Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
- Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Kahretsin, o lanet baykuşun çok gürültülü bir şekilde cırlaması yüzünden uyuyamıyorum.
- Fuck, I can't sleep because those damn owls are screeching so loudly.
Kahretsin, lanet olası ev anahtarlarını nereye koydum?
- For fuck's sake, where did I put my goddamn house keys?
Senin planın çok miktarda para gerektirir.
- Your plan requires a large amount of money.
Develer hörgüçlerinde çok miktarda yağ depolayabilir.
- A camel can store a large amount of fat in the hump on its back.
I have a lot of things to say.
Roy Fuchs’ Assistant: I just heard there's a shitload of used cars coming this way.
They made a fuckload of money on that deal.