الإنجليزية - التركية
تعريف a holding; restraint; custody; guard; charge; care; preservation في الإنجليزية التركية القاموس.
- keeping
- saklama
Bunu benden ne kadar bir süre bir sır olarak saklamayı planlıyordun?
-How long were you planning on keeping this a secret from me?
Sır saklamada iyi olmadığın için sana söylemeyeceğim.
-I'm not going to tell you because you're not good at keeping secrets.
- keeping
- geçimini sağlama
- keeping
- (evrak vb) muhafaza etme
- keeping
- (dükkan vb) işletme
- keeping
- konumunda tutma
- keeping
- {i} tutma
Onun kapıyı açık tutma alışkanlığı var.
-He has a habit of keeping the door open.
Tom sır tutmada iyi değildi.
-Tom has never been good at keeping secrets.
- keeping
- koruma
Var olan müşterileri korumak, yenilerini bulmak kadar önemlidir.
-Keeping existing clients is just as important as finding new ones.
- keeping
- {i} uyum
- keeping
- {i} bakım
- keeping
- dayanıklı
- keeping
- {i} himaye
- keeping
- {i} nezaret
- keeping
- geçimini temin etme
- keeping
- keep sürdür/dur/bak/tut
- keeping
- {i} işletme
- keeping
- {i} geçindirme
- keeping
- {i} geçim, geçimini sağlama
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف a holding; restraint; custody; guard; charge; care; preservation في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- keeping
a holding; restraint; custody; guard; charge; care; preservation
الواصلة
a holding; restraint; custody; guard; charge; care; pres·er·va·tionالنطق
Resimler
المفضلات