a handful of gleaned grain

listen to the pronunciation of a handful of gleaned grain
الإنجليزية - التركية

تعريف a handful of gleaned grain في الإنجليزية التركية القاموس.

single
{i} bekâr

Tom tüm yaşamı boyunca bekar kaldı. - Tom remained single all his life.

Bazı genç Japon halkı, bekar olmayı evli olmaya tercih ederler. - Some young Japanese people prefer being single to being married.

single
tek

Gökyüzünde tek bir bulut yok. - There isn't a single cloud in the sky.

Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı. - She left without saying even a single word.

single
münferit
single
sağlam
single
bir

Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı? - Did God really create the earth in a single day?

Gökyüzünde tek bir bulut yok. - There isn't a single cloud in the sky.

single
(bilet) yalnız gidiş
single
çift olmayan
a handful of
küçük miktar
single
{s} tek bir

Benim tek bir düşmanım yok. - I don't have a single enemy.

Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı? - Did God really create the earth in a single day?

single
gidiş bileti
single
yalnız gidi
single
yalın kat
single
iki tarafta yalnız birer rakip bulunan sağlam
single
evlenmemiş
single
{i} tek kişilik oda

Tek kişilik oda istiyor musunuz? - Do you want a single room?

Tek kişilik oda rezervasyonu yaptırmak istiyorum. - I'd like to reserve a single room.

single
çiçekleri yalın kat olan
single
{s} tek: She hasn't a single enemy. Onun tek bir düşmanı yok. I can't think of a single example. Tek bir örnek gelmiyor aklıma
single
(sıfat) tek, bir, tek bir, bekar, tek kişilik, yalnız, biricik, bir kerelik
single
{s} tek kişilik

Duşlu tek kişilik bir oda istiyorum, lütfen. - I'd like a single with a shower, please.

Tek kişilik bir oda istiyorum. - I want a single room.

الإنجليزية - الإنجليزية
single
a handful of gleaned grain

    الواصلة

    a hand·ful of gleaned grain

    التركية النطق

    ı händfûl ıv glind greyn

    النطق

    /ə ˈhandˌfo͝ol əv ˈglēnd ˈgrān/ /ə ˈhændˌfʊl əv ˈɡliːnd ˈɡreɪn/
المفضلات