a former time or state; a state of things gone by

listen to the pronunciation of a former time or state; a state of things gone by
الإنجليزية - التركية

تعريف a former time or state; a state of things gone by في الإنجليزية التركية القاموس.

past
{i} geçmiş

Mutsuz geçmişini unutmaya çalışmalısın. - You should try to forget your unhappy past.

Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir. - Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.

past
eski zaman
past
-sız
past
bitmiş
past
sona ermiş
past
geçe

Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu. - Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.

Bu ID ile geçen cümleler Tatoeba Projesine katkıda bulunanlar tarafından eklenen cümlelerdir. - Sentences past this ID are sentences added by contributors of Tatoeba Project.

past
geçmişte kalan
past
sabık
past
geçen

Mary, onun geçen haftayı Alice ile Boston'da geçirdiğini bilseydi Tom Mary'nin ne söyleyeceğini merak ediyordu. - Tom wondered what Mary would say if she knew he had spent the past week in Boston with Alice.

Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu. - Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.

past
geçmiş zaman

Kitaplarda bütün geçmiş zamanın ruhu yatıyor. - In books lies the soul of the whole past time.

past
(zarf) geçecek şekilde
past
{e} geçkin
past
{s} eski

Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı. - My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.

Bu, son üç yıldır yaşadığımız eski soruna benzerdir. - This is the same old problem we've had the past three years.

past
past master mason locasının eski reisi
past
{s} önceki

Bence ben önceki hayatımda bir prensestim. - I think that I was a princess in a past life.

past
{e} öte

Postane tam bankanın ötesinde. - The post office is just past the bank.

past
geçecek şekilde

Tom her zamanki yatma saatini geçecek şekilde yatmadı. - Tom stayed up past his usual bedtime.

past
(isim) geçmiş, geçmiş zaman, mazi
past
fiilin geçmiş zaman kipi
الإنجليزية - الإنجليزية
past
a former time or state; a state of things gone by
المفضلات