Meydan okumaktan zevk aldım.
- I enjoyed the challenge.
Ben senin otoritene meydan okumak istemedim.
- I didn't mean to challenge your authority.
Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.
- Tom is facing a challenge.
Bu bir meydan okuma olur.
- That would be a challenge.
Tom tenis oyununda Mary'ye meydan okudu.
- Tom challenged Mary to a game of tennis.
Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.
- The French government has launched an online game that challenges taxpayers to balance the national budget.
Tom benim itirazımı kabul etti.
- Tom accepted my challenge.
Sami ona itiraz etmedi.
- Sami didn't challenge that.