O bana düz bir cevap verdi.
- He gave me a flat answer.
Dünya yuvarlaktır, düz değil.
- The earth is round, not flat.
Apartman dairesinin üç yatak odası var mı?
- Has the flat got three bedrooms?
Apartman dairesinde bir telefon var mı?
- Is there a telephone in the flat?
Bisikletimin patlak bir lastiği vardı, bu yüzden yedi trenini kaçırdım.
- My bicycle had a flat tire, so I missed the seven o'clock train.
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
O, içeri girmemi açıkça reddetti.
- He flatly refused to let me in.
Onun yardım teklifini açıkça reddetti.
- He flatly refused her requests for help.
Lütfen bu düz lastiği tamir eder misiniz?
- Could you please fix this flat tire?
Şimdi patlak lastiği tamir edebilir misin?
- Can you fix the flat tire now?
Bisikletimin arka tekerleği patlak.
- The rear tire of my bicycle is flat.
Patrona yağ çekmene gerek yok.
- You don't need to flatter your boss.
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
Teklifimizi açıkca geri çevirdi.
- He flatly turned down our request.
Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
- Flat ironing my hair takes forever.
Manzara tatsız ve monotondu.
- The landscape was flat and monotonous.
Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
- Flat land has no mountains or hills.
Benim dairem üçüncü katta.
- My flat is on the third floor.
Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?
- Do you have a flat or a house?
Arkadaşların sana ne kadar genç göründüğünle ilgili iltifat etmeye başlarsa, bu yaşlandığına dair kesin bir işarettir.
- When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old.
Onun içeri girmesine kesinlikle izin vermedi.
- She flatly refused to let him in.
Daire tamamen mobilyalıdır.
- The flat comes fully furnished.
Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
- I have to push my bike because one of the tyres is flat.
Anlaşılan o eski püskü daire boş.
- Apparently that shabby flat is vacant.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Bu kolanın gazı kaçmış ve iyi tat vermiyor.
- This cola has gone flat and doesn't taste good.
Geçmişte dünya düz olarak düşünüldu.
- In the past the world was thought to be flat.
Jane durgun bir hafta sonu geçirdi.
- Jane spent a very flat weekend.
The bassoon came in on a low A-flat.
I had to take it to the shop because the A-flat was stuck.
We will now hear the third sonata, in A-flat.
The land around here is flat.
He can run a mile in four minutes flat.
She liked to walk in her flats more than in her high heels.
That girl is completely flat on both sides.
The palm of the hand, with the adjacent part of the fingers.
I'm not going to the party and that's flat.
a flat of strawberries.
... A, B-flat, C-sharp, correspond to electrons, neutrinos, quarks, and what have you. Therefore, ...
... And I suddenly now have two flat tires. ...