Şu genç bayan bir hemşiredir.
- That young lady is a nurse.
O iyi genç bir delikanlı.
- He's a fine young lad.
Genç bayanın adamdan daha az meyvesi var.
- The young lady has less fruit than the man.
Kadın adama tahammül etti.
- The lady tolerated the man.
Onun erkek arkadaşı hoş bir delikanlı.
- Her boyfriend's a nice lad.
Delikanlı Tom'un üzerine abandı ve kulağına bağırdı.
- The lad leaned over and shouted into Tom's ear.