Şimdi sıcaklık sıfırın altında on derece.
- It is ten degrees below zero now.
O bir doktora derecesi aldı.
- She received a doctor's degree.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.
Tom kimya diplomasına sahiptir.
- Tom has a chemistry degree.
Mary diplomasını haziranda alacak.
- Mary will get her degree in June.
İngiltere'de yüksek lisans dereceleri çok yaygın değildir.
- Master's degrees in Britain are not very common.
Matematikte yüksek lisans derecem var.
- I have a master's degree in mathematics.
Termometre otuz derece olduğunu söylüyor.
- The thermometer says it's thirty degrees.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
- The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
- Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
Tom'un bir kanun mertebesi var.
- Tom has a law degree.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
If they but knew it, almost all men in their degree, some time or other, cherish very nearly the same feelings towards the ocean with me.
Master, we knowe that thou sayest, and teachest ryght, nether considerest thou eny mannes degre, but techest the waye of god truely.
To what degree do the two accounts of the accident concur?.
... degree to which that is true. ...
... who had just graduated ' this was in Philadelphia ' and she said, “I've got my degree. ...