Bunu senin için yapıyorum.
- I'm doing it for you.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.
- I postponed doing my housework for a few hours.
Hastalık onun işini yapmasını engelledi.
- Illness prevented him from doing his work.
Bu senin kendi faaliyetin.
- This is your own doing.
Hayatta büyük zevk insanların yapamayacağını söylediği şeyi yapmaktır.
- The great pleasure in life is doing what people say you cannot do.
Tom'un Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapmasını rica ettim.
- I asked Tom to do the same thing that Mary was doing.
Önemli olan şeyleri yaparak daha fazla zaman harcamak istiyorum.
- I want to spend more time doing things that matter.
Zamanınızın çoğunu ne yaparak geçirirsiniz?
- What do you spend most of your time doing?
This is his doing. (= He did it.).