Tom istemediği sürece Mary ile dans etmek zorunda değildir.
- Tom doesn't have to dance with Mary unless he wants to.
Isadora Duncan öyle zarafetle dans etti ki Avrupa'da dans etmek için davet edildi.
- Isadora Duncan danced with such grace that she was invited to dance in Europe.
Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
- Linda can dance as well as Meg.
Benimle dans etmek ister misin?
- Would you like to dance with me?
O, lise mezuniyet balosunda onunla dans etti.
- She danced with him at the high school prom.
Tom lise balosunda Mary ve sadece diğer üç kız ile dans etti.
- Tom danced with Mary and only three other girls at the high school prom.
Dans etmeni izlemek eğlenceli.
- It's fun to watch you dance.
Ben güneşi sevmiyorum, yağmuru ve onun altında dans etmeyi seviyorum.
- I don't like the sun, I prefer the rain and dance under it.
Tom Mary ile dans etmeliydi.
- Tom should've danced with Mary.
Benimle dans etmek ister misin?
- Would you like to dance with me?
Tom ve Mary akşam boyunca sadece birbirleri ile dans etmek istediler.
- Tom and Mary just wanted to dance with each other all evening.
O birçok halk oyunu biliyor.
- He knows many folk dances.
O bir dans müziği plağı aldı.
- She has bought a record of dance music.
Sami yataktan sıçradı.
- Sami hopped from the bed.
Umarım onlar diğerleri gibi uçuşumu geciktirmezler.
- Hopefully they don't delay my flight like the others.
Umarım uçuşunu beğenirsin.
- I hope you enjoy your flight.
Leyla arabada zıpladı.
- Layla hopped in the car.
Kül rengi bir tavşan ortaya çıktı ve ben yaklaşır yaklaşmaz zıplayıp tekrar ormana doğru koştu.
- An ash-colored rabbit appeared and as soon as I drew near, it hopped and ran into the woods again.
His eyes danced with pleasure as he spoke.
I danced with her all night long.
Have you ever danced the tango?.
... to dance with me. ...
... observers to a ritual dance symbolizing oneness with god ...