Biz yoğun çalılıkların arasından yürüdük.
- We walked through thick bushes.
Tom kalabalığın arasından ilerledi.
- Tom made his way through the crowd.
İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.
- The two boys traveled throughout the land.
Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.
- The forest fire occurred through carelessness.
Paris'in içinden akan nehir, Seine'dir.
- The river which flows through Paris is the Seine.
Bir grup kentin içinden geçit açtı.
- A band led the parade through the city.
Tom neredeyse tamamen burada.
- Tom is about through here.
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
O direkt gözyaşları ile cevap verdi.
- She answered through tears.
İspanya'dan Parise Pirene'leri bir uçtan bir uca yürüdüm.
- I hiked through the Pyrenees from Spain to Paris.
O çok çalışma sayesinde bir servet yaptı.
- He has made a fortune through hard work.
Diller taşa kazınmamıştır. Diller hepimizin sayesinde yaşar.
- Languages are not carved in stone. Languages live through all of us.
Adam Tom'a baktı, sonra sahne kapısından dışarı karanlık Londra caddesine doğru gözden kayboldu.
- The man looked at Tom, then vanished through the stage door out into the dark London street.
Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.
- In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
Sadece bunu baştan sona konuşalım.
- Let's just talk this through.
Tom baştan sona kadar derginin sayfalarını çevirdi.
- Tom flipped through the pages of the magazine.