O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
- He seems to be always in conflict with someone.
Ben çatışmadan kaçınmaya çalıştım.
- I tried to avoid conflict.
O babası ile çatışma içinde.
- She is in conflict with her father.
Bir anlaşmazlık görmüyorum.
- I don't see a conflict.
Anlaşmazlık tırmanıyor.
- The conflict escalates.