Kan akışı genellikle sabit ve süreklidir.
- The blood stream is usually constant and continuous.
Birçok astronom çeşitli farklı teknikler kullanarak Hubble sabitini ölçmek için çok çalışıyor.
- Many astronomers are working hard to measure the Hubble constant using a variety of different techniques.
Evi terk ettiğinden beri hayat onun için daimi bir mücadele haline geldi.
- Life seems to have been a constant struggle for her ever since she left home.
Bu dünyada daimi tek şey değişimdir.
- The only thing constant in this world is change.
O, sürekli nevraljiden acı çekmektedir.
- She suffers from constant neuralgia.
Onun sürekli şikâyet konuşması beni sinirlendirdi.
- Her constant complaining speech irritated me.