O, on yıldan daha fazla süredir tek başına bir kabinde yaşamaktadır.
- He has been living in the cabin by himself for more than ten years.
Tom'un göl yakınında küçük bir kabini var.
- Tom has a small cabin on the lakefront.
Gemi büyük bir buzdağına çarptığında yolcular kamaralarında uyuyorlardı.
- The passengers were asleep in their cabins when the ship hit a huge iceberg.
Tom kamaraya geri gitti.
- Tom has gone back to the cabin.
Naoki yoksuldu ve küçük bir kulübede yaşıyordu.
- Naoki was poor and lived in a small cabin.
Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı Abraham Lincoln, Kentucky'de bir kulübede doğdu.
- Abraham Lincoln, the 16th president of the United States, was born in a log cabin in Kentucky.