Ahbaplarım sessizce beni izliyorlardı ve şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine bu defa ciddiyetlerini bozmadılar.
- My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
O bana iyi bir arkadaş olmuştur.
- He has been a good companion to me.
O kadın arkadaşlık istedi.
- He wanted female companionship.
Sami'nin tek arkadaşı onun köpeğiydi.
- Sami's only companion was his dog.
Tom'un tek arkadaşı onun köpeğidir.
- Tom's only companion is his dog.
Evcil hayvanlar sadece bize eşlik etmekten daha fazlasını sunar.
- Pets offer us more than mere companionship.
Evcil hayvanlar sadece bize eşlik etmekten daha fazlasını sunar.
- Pets offer us more than mere companionship.
Jesus treats his disciples as yokefellows rather than as camels and donkeys to be loaded down (23:4).
His dog has been his trusted companion for the last five years.