Sami cemaatte önemli bir kişiydi.
- Sami was a pillar in the community.
Tom New York Yahudi cemaatinde büyüdü.
- Tom grew up in the New York Jewish community.
Üniversiteye gidiyor musun?
- Do you go to college?
Kız, ebeveynlerine Tokyo'daki üniversite hayatından bahsetti.
- The girl talked to her parents about her college life in Tokyo.
Bu uluslararası bir topluluk.
- This is an international community.
O bir topluluk aktivisti.
- She is a community activist.
Tom ve Mary yüksekokul öğrencisidirler.
- Tom and Mary are college students.
Kolej günlerimin hatıraları aklıma geliyor.
- Memories of my college days come to my mind.
Ebeveynleri onun kolej eğitimi için birikim yapıyorlar.
- His parents are saving for his college education.
Tom'un ölümü halkı şok etti.
- Tom's death shocked the community.
Onlar halka açık yüzme havuzuna gittiler.
- They went to the community pool.
Hukuk fakültesi nerede?
- Where is law college?
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Tom'un cezası 25 saatlik toplum hizmetiydi.
- Tom's sentence was 25 hours of community service.
O onu milletin iyiliği için yaptı.
- She did it for the good of the community.
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.
- School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.
O kamu hizmeti cezasına çarptırıldı.
- He was sentenced to community service.
Kolejdeyken Tom ve ben birlikte takılırdık.
- Tom and I used to hang out together when we were in college.
Birlikte üniversiteye gittik.
- We went to college together.
Bu üniversite 1910 yılında kurulmuştur.
- This college was established in 1910.
Kolej bay Smith tarafından kuruldu.
- The college was founded by Mr Smith.
Tom okul ücretini ödeyemediği için üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı.
- Tom had to drop out from college because he couldn't afford tuition.
Okuldan ayrılıp bir iş bulmak zorunda kaldım.
- I had to drop out of college and get a job.
... RAGHAV BAHL: But if it's family and community viewing, ...
... She had this whole new community of artist friends. ...