Fadıl ve Leyla kiliselerinin sütunlarıydı.
- Fadil and Layla were pillars of their church.
Sami toplulukta bir direkti.
- Sami was a pillar in the community.
Büyük bir direk göl manzarasını engelliyor.
- A large pillar obstructs the view of the lake.
Sami, Toronto'daki kilisesinin önemli bir destekçisidir.
- Sami is a pillar of his church in Toronto.