a cell in a jail or prison

listen to the pronunciation of a cell in a jail or prison
الإنجليزية - التركية

تعريف a cell in a jail or prison في الإنجليزية التركية القاموس.

hold
{i} tutma

Tom barajın tutmayacağını bilemezdi. - Tom had no way of knowing that the dam wouldn't hold.

Tom'un şu ana kadar yapmayı denemek istediği en tehlikeli şey zehirli bir yılanı tutmaktı. - The most dangerous thing Tom ever wanted to try to do was to hold a poisonous snake.

hold
savunmak (mevzi)
hold
sığınacak yer
hold
arkası kesilmemek
hold
bekletme
hold
tutmak

Kız gözyaşlarını tutmak için çok gayret etti. - The girl tried hard to hold back her tears.

Bu tavanın sapını tutmak kolaydır. - The handle of this pan is easy to hold.

hold
farzetmek
hold
devam etmek
hold
{i} tutuş

Tom, John ve Mary'yi el ele tutuşurlarken gördü. - Tom saw John and Mary holding hands.

Tom, Mary ve John'un el tutuştuğunu gördü. - Tom saw Mary and John holding hands.

hold
yapmak

Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın? - I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?

hold
oluşturm
hold
{f} alıkoymak
hold
{f} barındırmak
hold
{f} geçerli olmak
hold
sahip olmak
hold
{f} dayanmak
hold
{i} geminin iç tarafı
الإنجليزية - الإنجليزية
keep
hold
a cell in a jail or prison

    الواصلة

    a cell in a jail or pris·on

    التركية النطق

    ı sel în ı ceyl ır prîzın

    النطق

    /ə ˈsel ən ə ˈʤāl ər ˈprəzən/ /ə ˈsɛl ɪn ə ˈʤeɪl ɜr ˈprɪzən/
المفضلات