aşkın

listen to the pronunciation of aşkın
التركية - الإنجليزية
transcendent, transcendental
ultra
out

For God's sake, get me out of here! - Allah aşkına beni buradan çıkarın.

over

She can't be over thirty; she must still be in her twenties. - O otuzu aşkın olamaz; o hâlâ yirmili yaşlarda olmalı.

There are over 800,000 Basque speakers in the world. - Dünyada 800,000'i aşkın Baskça konuşan kişi vardır.

(isim) Your love
excessive; exceeding, beyond; transcendent, transcendental
exceeding
excessive
beyond
(Sosyoloji, Toplumbilim) transcendent(al)
aşk
love

Love is mystery and misery indefinitely. - Aşk, sürekli olarak gizem ve sefalettir.

Love makes the world go round. - Aşk dünyayı döndürür.

aşkın belirtisi olan
amative
aşkın belirtisi olan
amatory
aşkın simgesi
pledge
aşkın simgesi
pledge of love
aşk
amorous
aşk
crush

Mary was my first crush. - Mary benim ilk aşkımdı.

Tom has a huge crush on Mary. - Tom'un Mary'ye büyük bir aşkı var.

aşk
gallantry
aşk
flame

She gave herself to flames of love. - O kendini aşk ateşinin kollarına bıraktı.

aşk
passion

Love is only one of many passions. - Aşk birçok tutkudan sadece biridir.

It was a very passionate love affair. - Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.

aşk
adoration
aşk
amour
aşk
adore
aşk
romance

I found out Tom likes romance novels. - Tom'un aşk romanlarından hoşlandığını keşfettim.

What's your favorite romance novel? - Favori aşk romanın nedir?

aşk
heart

seni seviyorum.

But love can break your heart. - Ama aşk kalbinizi kırabilir.

Open your heart; write beautiful love sentences! - Kalbini aç; güzel aşk cümleleri yaz!

aşk
the love
aşk
love of
aşk
of love
âşk
Love, amour, adoration, crush, passion, gallantry
aşk
love; passion
başından aşkın
overburdened (by work)
ellisini aşkın kimse
quinquagenarian
işi başından aşkın
up to the ears
işi başından aşkın
up to the elbows
işi başından aşkın olmak
to be snowed under with work, to be up to one's ears in work
işi başından aşmak/aşkın olmak
to be extremely busy
التركية - التركية
Çok, fazla
Belli bir süreyi aşmış, ötesine geçmiş
Benzerlerinden üstün
AŞK
(Osmanlı Dönemi) İttibâ'. Alâka.İnsanın mahiyeti ulviye; fıtratı, câmia olduğundan; binler envâ-ı hâcât ile binbir esmâ-i İlâhiyyeye herbir ismin çok mertebelerine fıtraten muhtaçtır. Muzaaf ihtiyaç, iştiyaktır. Muzaaf iştiyak, muhabbettir. Muzaaf muhabbet dahi aşktır. Ruhun tekemmülâtına göre merâtib-i muhabbet, meratib-i esmâya göre inkişaf eder. Bütün esmâya muhabbet dahi -çünki o esmâ Zât-ı Zülcelâl'in ünvanları ve cilveleri olduğundan- muhabbet-i zâtiy
AŞK
(Osmanlı Dönemi) (Işk) Çok ziyâde sevgi. Şiddetli muhabbet. Sevdâ. Candan sevme
Aşk
amor
Aşk
sevi
Aşk
heva
aşk
Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi: "Gönlüm düştü bu sevdaya / Gel gör beni aşk neyledi."- Yunus Emre
aşk
Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi
aşkın
المفضلات