You are from below; I am from above. You are of this world; I am not of this world.
- Siz aşağıdansınız; Ben yukarıdanım. Siz bu dünyadansınız; Ben bu dünyadan değilim.
Who lives in the room below?
- Aşağıdaki odada kim yaşıyor?
If you have a time, could you translate some sentences below, please?
- Aşağıdaki cümleleri çevirebilir misiniz, lütfen?
She looked at me with tears running down her cheeks.
- Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
The cat on the tree came down to me.
- Ağaçtaki kedi bana doğru aşağıya geldi.
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
- Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
Tom has an inferiority complex.
- Tom bir aşağılık kompleksine sahip.
Hanover is the capital of Lower Saxony.
- Hannover Aşağı Saksonya'nın başkentidir.
The actual price was lower than I had thought.
- Gerçek fiyat düşündüğümden daha aşağıdaydı.
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
- Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
Mary cleaned her apartment from top to bottom.
- Mary dairesini baştan aşağı temizledi.
He examined it from top to bottom.
- Onu baştan aşağı inceledi.
Tom definitely won't work for less than $300 an hour.
- Tom kesinlikle bir saat için 300 dolardan daha aşağısına çalışmaz.
Tom and Mary are more or less the same size.
- Tom ve Mary aşağı yukarı aynı bedendeler.
We saw the parade move down the street.
- Geçit töreninin caddeden aşağıya doğru ilerlediğini gördük.
Tom started bouncing up and down on the bed.
- Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
The victim's body was lying face down on the rug.
- Kurbanın vücudu halı üzerinde yüzü aşağıya bakacak şekilde yatıyordu.
You can watch movies with English subtitles using this link.
- Aşağıdaki linkten, filmleri İngilizce altyazılı olarak izleyebilirsiniz.
No one should be subjected to such humiliation.
- Hiç kimse böyle bir aşağılanmaya maruz bırakılmamalıdır.
There was a watermill under the dam.
- Barajın aşağısında bir su değirmeni vardı.
He can't be under thirty.
- O otuzdan aşağı olamaz.
We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
- Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
Let's go downstairs for dinner.
- Akşam yemeği için aşağı kata inelim.