Romeo was in love with Juliet.
I'm not exactly in love with the idea of having to start again from scratch.
Isn't it nice to see two people in love?.
He's what society calls a real lover of music.
- O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir.
The two lovers sat face to face, drinking tea.
- İki âşık yüz yüze oturdular,çay içtiler.
She fell in love with him at first sight.
- İlk görüşte ona âşık oldu.
She fell in love with her friend's brother.
- Arkadaşının erkek kardeşine âşık oldu.
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya aşık oldu.
He was smitten with your mother.
- O senin annene deli gibi aşık oldu.
Tom fell in love with a beautiful German girl.
- Tom, güzel bir Alman kızına âşık oldu.
The handsome prince fell in love with a very beautiful princess.
- Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.
Tom fell in love in Germany.
- Tom Almanya'da aşık oldu.
I fell in love in an unlikely place.
- Ben alışılmadık bir yere aşık oldum.
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
Tom fell in love with a beautiful German girl.
- Tom, güzel bir Alman kızına âşık oldu.
He fell in love with a beautiful princess.
- O güzel bir prensese aşık oldu.
Bill seems to be stuck on Mary.
- Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.