aşıklar

listen to the pronunciation of aşıklar
التركية - الإنجليزية
kahvesi coffee house frequented by wandering minstrels
lovers

The lovers exchanged numerous letters. - Aşıklar sayısız mektup alışverişinde bulundular.

Words are for lovers. I want to see action. - Sözler aşıklar içindir. Ben eylem görmek istiyorum.

sweet hearts
aşık
lover

If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were. - İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.

He's what society calls a real lover of music. - O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir.

aşık
in love

But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London. - Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.

She fell in love with him at first sight. - İlk görüşte ona âşık oldu.

aşık
fond
aşık
spoon
aşık
{i} wooer
aşık
{s} gone
aşık
horizontal beam
aşık
queue up
aşık
(Anatomi) knucklebone
aşık
smitten

Dan was immediately smitten with Linda. - Dan hemen Linda'ya aşık oldu.

He was smitten with your mother. - O senin annene deli gibi aşık oldu.

aşık
enamored
aşık
steady
aşık
jongleur
aşık
talus
âşık
beau

The handsome prince fell in love with a very beautiful princess. - Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.

Tom fell in love with a beautiful German girl. - Tom, güzel bir Alman kızına âşık oldu.

aşık
singer
aşık
fallen in love
aşık
love in

How many times have you been in love in your life? - Hayatınızda kaç defa aşık oldunuz?

Tom fell in love in Germany. - Tom Almanya'da aşık oldu.

aşık
loved

Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name. - Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.

aşık
purlin, horizontal beam
aşık
besotted
aşık
inamorato
aşık
fancy man
aşık
knucklebone; purlin, horizontal beam aşırma
aşık
swain
aşık
wooer; minstrel
aşık
enamoured [Brit.]
aşık
paramour
aşık
amorist
aşık
adorer
aşık
admirer
aşık
amorous
aşık
wandering minstrel
aşık
gallant
aşık
beau

The handsome prince fell in love with a very beautiful princess. - Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.

Tom falls in love with every beautiful girl he meets. - Tom tanıştığı her güzel kıza aşık olur.

aşık
in ecstasy
aşık
sweetheart
aşık
loverless
aşık
loverlike
aşık
{i} minstrel
aşık
{s} enamoured
aşık
purlin
âşık
wandering minstrel, bard, troubadour
âşık
lover; wandering minstrel; absent-minded person, dreamy person; in love; absent-minded, dreamy
âşık
informal a familiar form of address
âşık
absentminded person
âşık
stuck

Bill seems to be stuck on Mary. - Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.

âşık
scop
التركية - التركية

تعريف aşıklar في التركية التركية القاموس.

Aşık
aşık kemiği
aşık
(Osmanlı Dönemi) çok aşırı seven, şiddetli muhabbet besleyen
aşık
Yapı çatılarında uzun mertek, aşırma
ÂŞIK
(Osmanlı Dönemi) Saz şairi
ÂŞIK
(Osmanlı Dönemi) (Cümledeki yerine göre) : Ahbab, hazret, ma'hut, seninki gibi mânâlara gelir. (Müennesi: Aşıka
ÂŞIK
(Osmanlı Dönemi) Çok fazla seven. Mübtelâ. Birisine tutkun
aşıklar
المفضلات