They're not just roommates. They're lovers.
- Onlar sadece oda arkadaşı değiller. Onlar aşıklar.
The lovers exchanged numerous letters.
- Aşıklar sayısız mektup alışverişinde bulundular.
The two lovers sat face to face, drinking tea.
- İki âşık yüz yüze oturdular,çay içtiler.
He's what society calls a real lover of music.
- O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir.
She fell in love with her friend's brother.
- Arkadaşının erkek kardeşine âşık oldu.
The young couple fell in love with each other very soon.
- Genç çift çok kısa sürede birbirlerine âşık oldu.
He was smitten with your mother.
- O senin annene deli gibi aşık oldu.
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya aşık oldu.
Tom falls in love with every beautiful girl he meets.
- Tom tanıştığı her güzel kıza aşık olur.
He fell in love with the beautiful princess.
- O güzel prensese aşık oldu.
Tom fell in love in Germany.
- Tom Almanya'da aşık oldu.
How many times have you been in love in your life?
- Hayatınızda kaç defa aşık oldunuz?
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
The handsome prince fell in love with a very beautiful princess.
- Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.
He fell in love with the beautiful princess.
- O güzel prensese aşık oldu.
Bill seems to be stuck on Mary.
- Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.