You'll need an Allen key to open it.
- Onu açmak için bir allen anahtara ihtiyacın olacak.
Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
- Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
Do you want to open up your own restaurant?
- Kendi restoranını açmak ister misin?
Tom went to unlock the door, but found that it was already unlocked.
- Tom kapıyı açmak için gitti fakat o zaten açıktı.
I want to unlock your secrets.
- Ben senin sırlarının kilidini açmak istiyorum.
I don't want to turn on the news.
- Haberleri açmak istemiyorum.
I pushed the button to turn on the radio.
- Radyoyu açmak için düğmeye bastım.
I pressed the button to turn the radio on.
- Radyoyu açmak için butona bastım.
Tom turned the knob and pushed the door open.
- Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti.
I had to open my suitcase.
- Bavulumu açmak zorunda kaldım.
I have to unpack my suitcases.
- Bavullarımı açmak zorundayım.
These flowers are just about to bloom.
- Bu çiçekler çiçek açmak üzereler.
You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
- Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
He whispered to me that he was hungry.
- O, bana aç olduğunu fısıldadı.
I don't want to sue them.
- Onlara dava açmak istemiyorum.
I don't want to sue her.
- Ona dava açmak istemiyorum.
The cherry trees are about to blossom.
- Kiraz ağaçları çiçek açmak üzere
Tom seemed to be having trouble opening the door.
- Tom kapıyı açmada sorun yaşıyor gibi görünüyor.
Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
- Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
Many of the workers died of hunger.
- İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.
Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
Fadil opened a fast-food restaurant.
- Fadil bir fast-food restoran açtı.
She was careful opening the drawer.
- O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.
I opened the drawer to get a pencil.
- Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.
The roses are blooming early this year.
- Güller bu yıl erken çiçek açıyor.
Tulips will bloom soon.
- Laleler yakında çiçek açacaklar.
I want to unlock your secrets.
- Ben senin sırlarının kilidini açmak istiyorum.
At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder.
- Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.
The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow.
- Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.
Tom clicked the light switch on.
- Tom lamba anahtarını açtı.
May I switch on the light?
- Işığı açabilir miyim?
The man was folding and unfolding his arms.
- Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.
Tom opened the envelope, pulled out the letter and unfolded it.
- Tom zarfı açtı, mektubu çıkardı ve onu açtı.
Don't open this door, please.
- Bu kapıyı açma, lütfen.
Don't sleep with the windows open.
- Pencereler açık uyuma.
Could you turn on the light please?
- Lütfen ışığı açar mısınız?
Please turn on the radio.
- Lütfen radyoyu açar mısın?
Do you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Would you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Tom said that he was famished.
- Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.
Tom seemed to be famished.
- Tom çok aç görünüyordu.
The door opened automatically.
- Kapı otomatik olarak açıldı.
I sat back in the armchair and opened the book.
- Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.
I should finish unpacking.
- Paketi açmayı bitirmeliyim.
Tom hasn't unpacked yet.
- Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.
We uncovered this arcane.
- Biz bu gizemi açığa çıkardık.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
He disclosed his intentions.
- O evlenme niyetini açıkladı.
You ought not to have disclosed the secret.
- Sırrı açıklamamalıydın.
These flowers are just about to bloom.
- Bu çiçekler çiçek açmak üzereler.
Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press.
- Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.
Tom was going to expose us.
- Tom bizi açığa çıkaracaktı.