Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
- Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
Tom tried to prevent Mary from opening the door.
- Tom Mary'nin kapıyı açmasını engellemeye çalıştı.
You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
- Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
Many people in the world are hungry.
- Dünyada birçok insan açtır.
You'll need an Allen key to open it.
- Onu açmak için bir allen anahtara ihtiyacın olacak.
Tom caught Mary trying to steam open an envelope addressed to him.
- Tom Mary'yi ona gönderilen bir zarfı açmak için buğulama yapmaya çalışırken yakaladı.
Some people in the world suffer from hunger.
- Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
Many of the workers died of hunger.
- İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.
Do you want to open up your own restaurant?
- Kendi restoranını açmak ister misin?
I want to unlock your secrets.
- Ben senin sırlarının kilidini açmak istiyorum.
Tom went to unlock the door, but found that it was already unlocked.
- Tom kapıyı açmak için gitti fakat o zaten açıktı.
Do you want to turn on the light?
- Işığı açmak ister misin?
I pushed the button to turn on the radio.
- Radyoyu açmak için düğmeye bastım.
But when I tried to turn the shower faucet, this black bubbly liquid came out.
- Ama ben duş musluğunu açmak için çalıştığımda, bu siyah kabarcıklı sıvı dışarı çıktı.
Tom turned the knob and pushed the door open.
- Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti.
Cold weather keeps many plants from blooming.
- Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.
These flowers are just about to bloom.
- Bu çiçekler çiçek açmak üzereler.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
Keep your eyes open, it's going to happen fast.
- Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
The file cabinet drawers are open.
- Dosya dolabı çekmeceleri açıktır.
She was careful opening the drawer.
- O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.
The roses are in bloom.
- Güller çiçek açmışlar.
Tulips will bloom soon.
- Laleler yakında çiçek açacaklar.
I have to unpack my suitcases.
- Bavullarımı açmak zorundayım.
I had to open my suitcase.
- Bavulumu açmak zorunda kaldım.
These flowers are just about to bloom.
- Bu çiçekler çiçek açmak üzereler.
At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder.
- Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.
The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow.
- Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.
Tom stood at the door, flipping the light switch on and off.
- Tom kapıda durdu, ışık anahtarının açık ve kapalı olmasına baktı.
May I switch on the light?
- Işığı açabilir miyim?
Tom unfolded the blanket and wrapped it around himself.
- Tom battaniyeyi açtı ve onu kendi etrafına sardı.
The man was folding and unfolding his arms.
- Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.
Don't sleep with the windows open.
- Pencereler açık uyuma.
Tatoeba is open source.
- Tatoeba açık kaynaklıdır.
Could you turn on the light please?
- Lütfen ışığı açar mısınız?
I told you not to turn on the lights.
- Sana ışıkları açmamanı söyledim.
Would you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Do you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Tom said that he was famished.
- Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.
Tom seemed to be famished.
- Tom çok aç görünüyordu.
He opened a checking account with the bank.
- O, bankada bir çek hesabı açtı.
I sat back in the armchair and opened the book.
- Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.
I have just arrived. I haven't even unpacked my bags.
- Daha yeni geldim. Çantalarımı bile açmadım.
I should finish unpacking.
- Paketi açmayı bitirmeliyim.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
We uncovered this arcane.
- Biz bu gizemi açığa çıkardık.
You ought not to have disclosed the secret.
- Sırrı açıklamamalıydın.
He disclosed his intentions.
- O evlenme niyetini açıkladı.
Fadil exposed his dark secret.
- Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
Tom lifted up his shirt and exposed his belly.
- Tom gömleğini yukarı kaldırdı ve karnını açtı.
Tom unlocked the front gate.
- Tom ön kapının kilidini açtı.
Tom unlocked the drawer.
- Tom çekmecenin kilidini açtı.
You shouldn't take this medicine on an empty stomach.
- Bu ilacı aç karnına almamalısın.
Alcohol affects you more quickly on an empty stomach.
- Alkol sizi aç karnına daha çabuk etkiler.
Can you unclog the toilet?
- Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?
I might be able to help you unclog your sink.
- Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.
Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary.
- Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.