We don't have to starve.
- Açlıktan ölmek zorunda değiliz.
Tom didn't want to starve.
- Tom açlıktan ölmek istemiyordu.
Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
Some people in the world suffer from hunger.
- Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
The survivors were found on an island, dying of starvation.
- Hayatta kalanlar açlıktan ölmek üzereyken bir adada bulundu.
The poor cat was on the verge of starvation.
- Zavallı kedi açlıktan ölmenin eşiğindeydi.
Famine stared us in the face.
- Açlık burnumuzun dibinde.
The long drought was followed by famine.
- Uzun kuraklığın ardından açlık geldi.
About a billion people suffer from hunger and poverty.
- Yaklaşık bir milyar insan, açlık ve yoksulluktan muzdariptir.
The survivors were found on an island, dying of starvation.
- Hayatta kalanlar açlıktan ölmek üzereyken bir adada bulundu.
The poor cat was on the verge of starvation.
- Zavallı kedi açlıktan ölmenin eşiğindeydi.