açılmamış

listen to the pronunciation of açılmamış
التركية - الإنجليزية
unwound
unopened

Tom sent Mary's letter back unopened. - Tom Mary'nin mektubunu açılmamış olarak geri gönderdi.

An uninterpreted dream is like an unopened letter. - Yorumlanmamış bir rüya açılmamış bir mektup gibidir.

hungry

You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago. - Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.

Babies cry when they are hungry. - Bebekler aç olduklarında ağlarlar.

hunger

Many of the workers died of hunger. - İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

My stomach is clenched with hunger. - Midem açlıktan yapıştı.

(Tıp) fast

Fadil opened a fast-food restaurant. - Fadil bir fast-food restoran açtı.

I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely. - Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

Tom spent fifteen minutes trying to pry open the drawer with a crowbar, but he couldn't get it opened. - Tom çekmeceyi bir levye ile kaldırarak açmaya çalışarak on beş dakika harcadı fakat onu açamadı.

She was careful opening the drawer. - O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.

(Bilgisayar) bloom

The roses are blooming early this year. - Güller bu yıl erken çiçek açıyor.

The roses are in bloom. - Güller çiçek açmışlar.

oturum açılmamış
(Bilgisayar) not logged in
unseal
unveil

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

switch on

He knows how to switch on the lamp. - O, lambayı nasıl açacağını biliyor.

Tom clicked the light switch on. - Tom lamba anahtarını açtı.

unfold

The man was folding and unfolding his arms. - Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.

Tom unfolded the letter and read it. - Tom mektubu açtı ve onu okudu.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Twitter loves open source. - Twitter, açık kaynağı sever.

Tatoeba is open source. - Tatoeba açık kaynaklıdır.

turn on

It's very warm. Shall I turn on the air conditioner? - Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?

I told you not to turn on the lights. - Sana ışıkları açmamanı söyledim.

decompress
{f} unfurled
{f} opening

Would you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

Do you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

unpin
roll out
famished

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

unfurl
{f} opened

When he opened the door he had nothing on but the TV. - Kapıyı açtığında TV dan başka açık bir şeyi yoktu.

I sat back in the armchair and opened the book. - Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.

tune in on
unpack

Tom is in the other room, unpacking boxes. - Tom diğer odada kutuları açıyor.

Tom opened his suitcase and began unpacking. - Tom valizini açtı ve boşaltmaya başladı.

clear off
uncover

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

disclose

He disclosed his intentions. - O evlenme niyetini açıkladı.

She would not disclose the secret. - Sırrı açığa vurmazdı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Speech exposes what the brain is worth. - Konuşma, beynin değerini açığa vurur.

Fadil exposed his dark secret. - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.

power#on
greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

Tom unlocked the car door. - Tom araba kapısını açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

Alcohol affects you more quickly on an empty stomach. - Alkol sizi aç karnına daha çabuk etkiler.

I opened the box, but it was empty. - Kutuyu açtım fakat o boştu.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

Can you unclog the toilet? - Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

sargıları açılmamış
undressed
التركية - التركية

تعريف açılmamış في التركية التركية القاموس.

Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak
açılmamış
المفضلات