açık havada

listen to the pronunciation of açık havada
التركية - الإنجليزية
outside
under the open sky
in the open air
alfresco
out of doors
outdoors

Generally speaking, children like to play outdoors. - Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.

Children who spend more time outdoors have a lower risk of myopia. - Açık havada daha fazla zaman harcayan çocukların miyop riski daha düşüktür.

in the open

We had a good time in the open air. - Açık havada iyi zaman geçirdik.

A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness. - Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.

in the open air, outdoors, outside, out of doors
{s} outdoor

Generally speaking, children like to play outdoors. - Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.

Children who spend more time outdoors have a lower risk of myopia. - Açık havada daha fazla zaman harcayan çocukların miyop riski daha düşüktür.

açık havada et ızgarası
barbecue
açık havada gecelemek
bivouac
açık havada kahvaltı
alfresco breakfast
açık havada kurutmak
kipper
açık havada olan
hypethral
açık havada olan
hypaethral [Brit.]
açık havada oynanan dokuz kuka oyunu
bowls
açık havada yapılan konuşma
stump speech
açık hava
fresh air
açık hava
open air

We had a good time in the open air. - Açık havada iyi zaman geçirdik.

People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness. - Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.

açık hava
outdoors

Generally speaking, children like to play outdoors. - Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.

Tom doesn't get outdoors much. - Tom çok açık havaya çıkmaz.

açık hava
alfresco
açık hava
outdoor

Rugby is an outdoor game. - Ragbi bir açık hava oyunudur.

In the summer, we enjoy outdoor sports. - Yazın, açık hava sporlarını severiz.

açık hava
open

We had a good time in the open air. - Açık havada iyi zaman geçirdik.

Open-air markets sell food grown on local farms. - Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.

açık hava
open-air

Italy is a large open-air museum. - İtalya büyük bir açık hava müzesidir.

The open-air concert was cancelled because of the rain. - Açık hava konseri yağmur yüzünden iptal oldu.

açık hava
1. open air, outdoor; fresh air. 2. clear weather
açık hava
fair-weather
açık hava
a) open air, outdoor, fresh air b) clear weather c) open-air+
açık hava
the open

The open-air concert was cancelled because of the rain. - Açık hava konseri yağmur yüzünden iptal oldu.

We had a party in the open. - Bizim açık havada bir partimiz vardı.

açık hava
tiyatrosu open-air theater
açık hava
fair weather

After rain comes fair weather. - Yağmurdan sonra açık hava gelir.

açık hava
{s} hypaethral
açık hava
element
açık hava
hypethral
çadırda veya açık havada yapılan dini toplantı
camp meeting
التركية - التركية

تعريف açık havada في التركية التركية القاموس.

açık hava
Bahçe, park gibi yapı dışı olan yer
açık hava
Bulutsuz hava
açık havada
المفضلات