تعريف -looking في الإنجليزية التركية القاموس.
- good looking
- iyi görünümlü
Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.
- Tom is good looking and charismatic.
- smart-looking
- akıllı görünen, zeki görünen
- suspicious-looking
- şüpheli görünen, kuşkulu görünen
- tough-looking
- Sert görünüşlü
- fine looking
- yakışıklı
- good looking
- yakışıklı
Diğer sınıftaki nakil öğrenci süper yakışıklı bir tiptir.
- The transfer student in the other class is a super good looking guy.
Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
- What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
- looking at
- seyretme
- funny-looking
- Tuhaf görünümlü
- graceful looking
- endamlı
- looking
- görünme
Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
- Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
Aptal görünmekten korkuyordum.
- I was afraid of looking stupid.
- looking
- (Bilgisayar) aranıyor
- looking attentively
- süzme
- looking for
- (Bilgisayar) aranıyor
- looking for
- (Bilgisayar) aranırken
- looking for a job
- iş arama
- looking for work
- iş arama
- outward looking
- (Ticaret) dışa dönük
- suspicious-looking
- şüphe uyandıran, kuşku uyandıran
- downward looking
- aşağı bakan
- forward looking
- ileriye bakan
- good-looking
- cazip
- good-looking
- çekici
- good-looking
- güzel
Güzel bir kızla tanışmak istiyor.
- He wants to meet that good-looking girl.
Mary güzel bir kadın.
- Mary is a good-looking woman.
- good-looking
- yakışıklı
Tom yakışıklı bir adamdır, ama çok samimi değil.
- Tom is a good-looking guy, but he's not too friendly.
Tom yakışıklı bir adam.
- Tom is a good-looking man.
- looking
- {i} bakış
Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
- Your way of looking at something depends on your situation.
Bir kişinin bir şeye bakış şekli onun durumuna bağlıdır.
- A person's way of looking at something depends on his situation.
- looking glass
- ayna
- odd-looking
- tuhaf
- strange looking
- tuhaf görünüşlü
- Things are looking up
- k. dili İşler iyiye gidiyor
- awful looking
- korkunç görünümlü
- awful-looking
- Berbat görünüşlü
When I opened there was an awful-looking man at the door.
- backward looking
- geriye bakan
- backward-looking
- geriye dönük
- be looking up
- yukarı bakıyor
- disagreeable-looking
- cansıkıcı görünümlü
- divine-looking
- Muhteşem görünüşlü, çok güzel görünümlü
- droll looking
- görünümlü komik
- evil-looking
- Kötü/fena görünüşlü
- expectant, looking forward to
- beklenti, ileriye bakıyor
- fierce looking
- sert görünümlü
- frail-looking
- Zayıf görünümlü, narin görünümlü
- i'm looking for a compact camera
- Ben bir kompakt fotoğraf makinesi arıyorum
- imposing-looking
- heybetli görünen
- imposing-looking
- Etkileyici bakışlı
Another elderly, imposing-looking man cameup beside Abbott.
- inward-looking
- içe dönük
- just looking
- sadece seyir
- likely-looking
- Belirli bir amaca uygun olan
- looking
- bakarak
Rahibe Teresa neye ihtiyaç olduğunu görmek için etrafına bakarak işine başladı.
- Mother Teresa began her work by looking around to see what was needed.
Bir kişinin nasıl biri olduğunu onun arkadaşlarına bakarak söyleyebilirsin.
- You can tell what a person is like by looking at his friends.
- looking
- aradığınız
- looking
- görünümlü
Lezzetli görünümlü yiyecek zorunlu olarak iyi tat vermez.
- Delicious looking food doesn't necessarily taste good.
O komik görünümlü bir araba.
- That's a funny looking car.
- looking after
- bakan
- looking at the stars
- yıldızları izlemek
- looking deeper , thinking more.
- daha derin, daha düşünme arıyorum
- looking forward
- Bir şeyi/olayı (merak, heyecen, sabırsızlıkla, dört gözle) beklemek
- looking forward
- ileriye dönük
- looking forward
- Bir şeyin/olayın olmasını iple çekmek
- looking forward to
- Bir şeyi/olayı (merak, heyecen, sabırsızlıkla, dört gözle) beklemek
- looking forward to
- Bir şeyin/olayın olmasını iple çekmek
- looking forward to your reply
- cevabınızı bekliyorum (e-mail ortamında)
- looking into
- araştırmak
- looking on
- bakarak
- looking on
- izlemek
- looking over
- bakan
- looking sideways, as though warily
- yan bakan olarak ihtiyatla rağmen
- looking toward
- doğru seyir
- looking-glass
- (sıfat) ters yönde olan
- looking-glass
- (sıfat) karmakarışık
- looking-glass
- (isim) ayna
- majestic-looking
- Görkemli/haşmetli görünümlü
- mean looking
- seyir ortalama
- nice looking
- güzel
- nice-looking
- hoş görünüşlü
- of looking
- bakmaktan yorgun düşmek
- strange-looking
- Tuhaf görünümlü, acayip görünümlü
- though-looking
- sert görünüşlü
- through the looking-glass
- ayna aracılığıyla
- to looking for
- arayan
- well-looking
- İyi görünümlü
- woman who is looking for a husband
- bir koca arayan kadın
- are you looking for something special
- özel bir şey mi arıyorsunuz
- cloth looking machine
- (Tekstil) kumaş kontrol makinesi
- common looking
- sıradan görünümlü
- forward looking
- ileri görüşlü
- forward looking
- ileriye dönük
- forward looking
- ileriyi gören
- forward looking aft
- (Askeri) önden arkaya bakıldığında
- good looking
- güzel
O hanım çok güzel gözüküyor.
- That lady is very good looking.
Bu kadın çok güzel görünüyor.
- This woman is very good looking.
- i'm just looking around
- sadece etrafa bakıyorum
- i'm looking for
- arıyorum
- i'm looking for a digital camera
- dijital fotoğraf makinesi arıyorum
- i'm looking for a small piece of jewelry
- küçük mücevher bakıyorum
- i'm looking for paintings by well known french artists
- çok ünlü fransız ressamların tablolarını arıyorum
- i'm looking for something in beige
- bej bir şey arıyorum
- i'm looking for something in black
- siyah bir şey arıyorum
- i'm looking for something in blue
- mavi bir şey arıyorum
- i'm looking for something in brown
- kahverengi bir şey arıyorum
- i'm looking for something in gray
- gri bir şey arıyorum
- i'm looking for something in green
- yeşil bir şey arıyorum
- i'm looking for something in pink
- pembe bir şey arıyorum
- i'm looking for something in red
- kırmızı bir şey arıyorum
- i'm looking for something in white
- beyaz bir şey arıyorum
- i'm looking for something in yellow
- sarı bir şey arıyorum
- i'm looking forward to seeing you again
- sizinle tekrar görüşmeyi dört gözle bekleyeceğim
- inward looking personality
- içedönük kişilik
- looking young despite his age
- abıhayat içmiş
- odd looking
- garip görünüşlü
- poor looking
- gösterişsiz
- side looking radar
- yanal gozleyen radar
- things are looking blue
- durum kötü görünüyor
- what are you looking for
- ne aramıştınız
- what are you looking for
- (isim) aramıştınız
- young looking
- genç görünümlü