-ince

listen to the pronunciation of -ince
التركية - الإنجليزية
on
when
Whenever
once
ince
{s} slender

The girl has grown into a slender woman. - Kız ince belli bir kadın haline geldi.

Tom has a slender body. - Tom'un ince bir vücudu var.

ince zekâ
wit

I don't have your wit. - Ben senin ince zekana sahip değilim.

ince
slim

I'm not as slim as my older sister. - Ben ablam kadar ince değilim.

He was very tall and slim, with long arms and legs. - Uzun kolları ve bacakları olan, çok uzun boylu ve ince idi.

ince espri
wit

The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he? - O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi?

Wit gives zest to conversation. - İnce espri konuşmaya lezzet verir.

ince
fine

There's a fine line between what's acceptable and what's not. - Kabul edilebilirler ve edilemezler arasında ince bir çizgi vardır.

Although the decision to implement this plan has already been made, the finer points still need to be planned out. - Bu planı uygulamak için karar verilmesine rağmen, ince noktaların hâlâ planlanmaya ihtiyacı var.

ince
thin

There are subtle differences between the two things. - İki şey arasında ince farklar var.

The ice is too thin to skate on. - Buz kaymak için çok ince.

ince
as soon as
ince
{s} light

Even if there is life in other galaxies, it is impossible for man to travel at the speed of light to study them. - Diğer galaksilerde hayat olsa bile, insanın onları incelemek için ışık hızında seyahat etmesi imkansızdır.

My new laptop is thinner and lighter than my old one. - Yeni dizüstü bilgisayarım eskisinden daha ince ve daha hafif.

ince
attentive

He attentively went over her exam paper. - O onun sınav kağıdını dikkatle inceledi.

ince
gossamer
ince
{s} lean

Mary is lean and tall. - Mary ince ve uzun boyludur.

Mary has a lean body. - Mary ince bir gövdeye sahip.

ince
finer

Although the decision to implement this plan has already been made, the finer points still need to be planned out. - Bu planı uygulamak için karar verilmesine rağmen, ince noktaların hâlâ planlanmaya ihtiyacı var.

The thin line between sanity and madness has gotten finer. - Akıl sağlığı ile delilik arasındaki ince çizgi daha incelmiştir.

daha ince
thinner

This thread is thinner than a human hair. - Bu iplik insan saçından daha incedir.

He appeared thinner every day. - O her gün daha ince görünüyordu.

ince
high-pitched (voice)
ince
bland
ince
front (vowel)
ince
(Dilbilim) front
ince
{s} gracile
ince
{s} gracious
ince fark
nuance
ince ruhlu
tactful
ince çizgi
fine line
çok ince kumaş
zephyr
ince
{s} fragile
yarım ton ince olarak
sharp
daha ince
leaner
daha ince
slimmer
en ince
sharpest
en ince
slimmest
en ince ayrıntısına kadar
blow-by-blow
en ince detayına kadar
in depth
en ince noktasına kadar
up to the mark
en ince ses
(Muzik) acute
en ince ses
(Muzik) treble
ince
gentle
ince
spare

He examined the spare parts one by one. - Yedek parçaları birer birer inceledi.

He examined the spare parts one after another. - Yedek parçaları peşpeşe inceledi.

ince
tricky
ince
sophisticated
ince
(Tıp) gracilis
ince
finely

Peel and finely chop the horseradish. - Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.

She was a girl with finely chiseled features. - O, ince yontulmuş özelliklere sahip bir kızdı.

ince
tender
ince
hooly
ince
chivalrous
ince
thinner

As we go up higher, the air becomes thinner. - Biz yukarıya giderken hava incelir.

This thread is thinner than a human hair. - Bu iplik insan saçından daha incedir.

ince
(Dilbilim) front vowel
ince
(Dilbilim) clear
ince
cultivate
ince
weazen
ince
exact
ince
elegant
ince
thinnish
ince
paper

His assistant examined the pile of papers over and over again. - Onun asistanı kağıt yığınını tekrar ve tekrar inceledi.

Please look through these papers at your leisure. - Lütfen boş vaktinde bu evrakları incele.

ince
wafer
ince
(Biyokimya) ultra
ince
genteel
ince alay
irony

Tone of voice can indicate anger and irony. - Ses tonu öfke ve ince alayı gösterebilir.

ince ayar
fine tune
ince ayar
vernier tuning
ince ayar
(Askeri) precision adjustment
ince ayar
fine control
ince ayar
trimming
ince bir dalla dövmek
switch
ince dal
wicker
ince dal
stick
ince etli
thin-walled
ince fark
subtlety
ince film
thin-film
ince güzel
sylphlike
ince ince
finely

Peel and finely chop the horseradish. - Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.

Peel and finely chop the horseradish. - Yabanturpunu soy ve ince ince doğra.

ince iş
affair
ince iş
tricky
ince kum
silt
ince kül
fly ash
ince kıl
tentacle
ince ses
squawk
ince tel
thread
ince tül
(Tekstil) gauze
ince tüy
floss
ince tüy
down
ince zar
(Pisikoloji, Ruhbilim) pia mater
ince zar
film
ince ünlü
(Dilbilim) front vowel
ince-yapı
(Kimya) fine-structure
ince
kind

It was kind of you to invite us. - Bizi davet etmeniz büyük incelikti.

It is very kind of you to give me your seat. - Bana yerinizi vermeniz büyük incelik.

ince
filmy
ince
grand
ince
refined
ince
sugary
ince
courteous
ince
delicate
ince
diplomatic
ince
exquisite
ince
willowy
ince
nice

It's nice of you to see me off. - Beni yolcu etmeye gelmeniz bir inceliktir.

ince
decent
ince
{i} thinning

Tom's hair is thinning. - Tom'un saçı inceliyor.

ince gömlek
zephyr
ince
accurate
ince
{s} graceful

Latinos can't promote themselves gracefully, kowtowing to others! - Latinler başkalarına el pençe divan dururken, kendilerini incelikle tanıtamaz!

Laura danced gracefully. - Laura incelikle dans etti.

ince
{s} brittle
boynu kıldan ince olmak
(deyim) surrender to fate
boynu kıldan ince olmak
(deyim) surrender to the verdict
boynum kıldan ince
(deyim) surrender to the verdict
boynum kıldan ince
(deyim) surrender to fate
en ince ayrıntısına kadar, etraflıca
thoroughly, thoroughly
esirlerin ellerini bağladıkları ince kayı
tied the hands of prisoners, their thin chute
esnek, ince kauçuk veya kauçuklu şerit
flexible, thin rubber or rubber band
genellikle pamuk ipliğinden dokunmuş ince havlu
usually woven from thin cotton towel
gizli ya da ince alay
confidential or irony
ince
(Muzik) High

As we go up higher, the air becomes thinner. - Biz yukarıya giderken hava incelir.

The air is thin at the top of a high mountain. - Yüksek dağın tepesinde hava incedir.

ince
fine of
ince
delicately
ince
a subtle
ince
thiner
ince
a thin
ince bağırsak
Small intestine
ince bulgur
fine bulgur
ince düşünmek
Think Thin
ince fikirli
small-minded
ince inşaat
interior phase/work of a construction
ince kamış
thin reed
ince kesim
thin sections
ince perde
Thin screen
ince sac
thin sheet
ince talaş
thin chips
ince taneli
fine grained
ince yağan yağmur
fine rain
ince, yuvarlak kesilerek kızartılmış patates
small, round cut fried potatoes
sevimli yada ince duygulu
cute or subtle emotional
tırnak dibindeki ince, beyaz leke
nail in the bottom thin, white spots
aşırı ince
precious
boyunum kıldan ince
(Konuşma Dili) I am ready to accept any decision./I am ready to comply with anything
en ince ince yağan
drizzliest
halatı ince halatla sarmak
marl
iki kollu ince halat
marline
ince
delicate, intricate
ince
slender, slim
ince
polite

Japanese people in general are polite. - Japonlar genellikle incedirler.

It is polite of her to write me back at once. - Bana hemen yanıt yazması inceliktir.

ince
thin; slim; slender; fine; delicate; courteous, refined, graceful, elegant; sensitive; slight; subtle;finely
ince
refined, subtle, graceful
ince
dainty
ince
sensitive, delicate
ince
tricksy
ince
sylphish
ince
subtile
ince
subtle

There are subtle differences between the two things. - İki şey arasında ince farklar var.

I cannot appreciate the subtleties of the subject. - Ben konunun inceliklerini kavrayamam.

ince
slight
ince
attenuate
ince
scarious
ince
(kumaş) vaporous
ince
fine, in small pieces, small
ince
sylphy
ince
(espri) Attic
ince
precision
ince
whensoever
ince
whenever
ince
(iş) tricky
ince
keen
ince
sharp
ince
tenuous
ince
trickish
ince
sylphlike
ince
civilized
ince
fey
ince
diaphanous
ince
attic
ince
petite
ince
lank
ince
sylph
ince
gaunt
ince
scrannel
ince
eggshell
ince
tactful
ince
{s} urbane
ince
acute
ince Ethernet
thin Ethernet
ince agregat
fine aggregate
ince altın
gold foil
ince bağırsak iltihabına ait
enteric
ince belli
wasp waisted
ince belli
slender

The girl has grown into a slender woman. - Kız ince belli bir kadın haline geldi.

ince benekli kır renkte
flea bitten
ince bir tabaka ile kaplamak
film
ince boru
minibore
ince boru
capillary
ince buz kaplaması
verglass
ince buz tabakası
cat ice
ince büküm
fine spinning
ince dal
vimen
ince dal
switch
ince derili
thin skinned
ince dilimler halinde
flaky
ince doğramak
mince
ince döküm
fine casting
ince eleyip sık dokuma
subtlety
ince eleyip sık dokumak
scrutinize
ince eleyip sık dokumak
refine
ince eleyip sık dokumak
pick over
ince eleyip sık dokumak
split
ince eleyip sık dokumak
be too particular
ince eleyip sık dokumak
niggle
ince eleyip sık dokumak
sift
ince eleyip sık dokumak
be too fussy
ince eleyip sık dokuyan kimse
refiner
ince espri
attic wit
ince film
thin film
ince görüşlü
quick, keen, sharp-witted
ince hamur
thin crust
ince hastalık
incehastalık
ince ince
subtly; imperceptibly
ince ince
flaked
ince ince yarmak
(kösele) skive
ince ince çizmek
hatch
ince ipek
ninon
ince iş
1. delicate piece of workmanship. 2. work which demands both skill and delicacy. 3. delicate task, job which requires careful handling, job which requires finesse
ince iş
fine work
التركية - التركية

تعريف -ince في التركية التركية القاموس.

ince
(Osmanlı Dönemi) zarif
ince bağırsak
Sindirim borusunun mideden kalın bağırsağa kadar olan yiyeceklerin sindirilmesi görevini yapan bölümü
ince espri
nükte
ince
Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve uzun olan, kalınlığı az olan, kalın karşıtı
ince
Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı
ince
Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan
ince
Hafif, gücü az: "Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir."- S. F. Abasıyanık. İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı: "Benim hasta olduğum günlerde her şey uzun uzun düşünülmüş, ince hesaplarla hazırlanmıştı."- R. N. Güntekin
ince
Tiz (ses), pes karşıtı: "İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi."- R. N. Güntekin
ince
Hafif, gücü az
ince
Taneleri ufak, iri karşıtı
ince
Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı
ince
İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı
ince
Küçük ayıntıları çok olan, aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı
ince
Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar)
ince
Zayıf: "Sarışın, kuru, ince bir kadındı."- Y. K. Beyatlı
ince
Tiz, pes karşıtı
ince burun
Anadolu'nun kuzeydeki en uç noktası olan burun
ince iş
Özenli ve hesaplı davranış
ince iş
Nakış
ince saz
Türk müziğinde keman, ney, tambur, kemençe, ut, kanun, daire gibi çalgılardan ve okuyuculardan oluşan fasıl yapan topluluk
ince ses
Titreşim sayısı çok olan ses; tiz ses
ince tutkal
Uygun sıvılarla akıcılığı artırılmış sıvı tutkal
ince yapılı
Narin, nazik, zayıf
ince zar
Beyni, omur iliği saran zarların en altta olanı
İNCE DONANMA
(Osmanlı Dönemi) Tar: Hafif gemilerden meydana gelen donanma. Bunun yerine "Hafif Donanma" da denilir. Bunların en meşhurları: Uçurma, varna, beş çifteleri, karamürsel, aktarma, üstüaçık, çiftekayığı, brolik, celiyye, çamlıca, kütük, at kayığı, kancabaş, âyaska, işkampaviya, şahtur, çekelve, kırlangıç, firkate, kalite, pergandi, mavna, grıp, kadırga, baştarde vb. dir.Buharın icadından ve zırhlı harp gemileri yapıldıktan sonra hafif kruvazör ve gambotlardan teşekkül eden deniz kuvvetine "İnce Donanma" denmeğe başlanmıştır
İnce
(Osmanlı Dönemi) NEHHAT
-ince
المفضلات