-i geçen

listen to the pronunciation of -i geçen
التركية - الإنجليزية

تعريف -i geçen في التركية الإنجليزية القاموس.

-i geçen
in excess of
geçen
last

I hear he has been ill since last month. - Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum.

He began to work for that company last year. - O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.

yerine geçen kimse
surrogate
adı geçen
said
bataklıktan geçen yol
causeway
geçen
passing

The passing car splashed muddy water on me. - Geçen araba bana çamurlu su sıçrattı.

He was picked up by a passing ship. - Geçen bir gemi tarafından rastgele bulundu.

geçen
past

Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months. - Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.

Sentences past this ID are sentences added by contributors of Tatoeba Project. - Bu ID ile geçen cümleler Tatoeba Projesine katkıda bulunanlar tarafından eklenen cümlelerdir.

alçak geçen süreç
(Bilgisayar) lowpass process
alçak geçen süreç
(Bilgisayar,Teknik) low pass process
ele geçen ücret
(Ticaret) take-home pay
geçen
former

The other day I met my former neighbour in the city. - Geçen gün kentte eski komşuma rastladım.

geçen süre
(Bilgisayar) elapsed
geçen süre
(Bilgisayar) time taken
geçen süre
time elapsed
ismi geçen
aforementioned
ismi geçen
aforesaid
iç mekanda geçen (sahne)
(Tiyatro) indoor
konudan konuya geçen
discursive
yerine geçen
(Bilgisayar) substitution
yerine geçen
(Gıda) substitute

The teacher who substituted for professor Rosa is from Argentina. - Profesör Rosa'nın yerine geçen öğretmen Arjantinlidir.

yerine geçen
successor
yüksek geçen süreç
(Bilgisayar) highpass process
yüksek geçen süreç
(Bilgisayar,Teknik) high pass process
adı geçen
mentioned, abovementioned = yukarıda adı geçen
adı geçen
mentioned
içinden damar, sinir veya bir sıvı geçen yol
within blood vessels, nerves, or a liquid overpass
Eski ahitte geçen ikinci derecedeki peygamber
Hosea
Hazreti ısa'nın matta ıncilinde geçen sözleri
the Beatitudes
adı geçen
present
adı geçen
aforementioned
adı geçen
aforenamed
adı geçen
above-mentioned, aforementioned, aforesaid
adı geçen
aforesaid
altından geçen su ile çalışan
undershot
aslının yerine geçen şey
ersatz
bahisi geçen
the aforementioned, the aforesaid
bahsi geçen
aforementioned
bant geçen süreç
(Bilgisayar) bandpass process
bant-geçen süreç
(Bilgisayar) band-pass process
başka sözcüğün yerine geçen sözcük
substitute
birbirine geçen
engaging
birbirine geçen
imbricative
boşa geçen
idle
daha geçen hafta
as recently as last week
dalga geçen
giber
delip geçen
piercing
delip geçen gözler
gimlet eyes
ele geçen şans
(deyim) a fair crack of the whip
frengi benzeri cinsel ilişki yoluyla geçen bulaşıcı bir hast
frambesia
gelen geçen
those who pass by, passersby
gelen geçen
passerby
gelip geçen kimse
passer-by
geçen
other

This is the same pencil that I lost the other day. - Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.

I lost my camera the other day. - Geçen gün kameramı kaybettim.

geçen
transitive
geçen
last, past
geçen
in excess of
geçen
yester

Why didn't you call me yesterday evening? - Geçen akşam neden beni aramadın?

I moved to a new house last week, and I studied in the library yesterday. - Geçen hafta yeni bir eve taşındım ve dün kütüphanede ders çalıştım.

geçen
late

Tom worked late last night. - Tom geçen gece geç saatlere kadar çalıştı.

Last year, my brother was late for school every day. - Geçen sene kardeşim okula her gün geç kalırdı.

geçen
hereinabove
geçen akşam
the other night
geçen ay
last month
geçen ay
ultimo
geçen cuma
last Friday
geçen dönem
last semester

Tom failed French last semester. - Tom geçen dönem Fransızcadan başarısız oldu.

geçen gün
the other day

This is the same pencil that I lost the other day. - Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.

He is the boy of whom we spoke the other day. - O, geçen gün konuştuğumuz çocuktur.

geçen hafta
last week

Tom quit his job last week. - Tom geçen hafta işini bıraktı.

He quit school last week. - Okuldan geçen hafta ayrıldı.

geçen hafta bugün
this day last week
geçen hafta dün
yesterday week
geçen hafta sonu
last weekend
geçen kimse
passer-by
geçen sefer
last time
geçen sene
yester year
geçen yıl
last year

The Japanese economy grew by 4% last year. - Japon ekonomisi geçen yıl %4 büyüdü.

Was Ms. Kato your teacher last year? - Geçen yıl Bayan Kato senin öğretmenin miydi?

geçen yılki
last year's
her geçen gün
daily
her geçen yıl
year after year
hızla geçen
flying
isimi geçen
previously mentioned, aforementioned
ismi geçen
aforesaid, aforementioned
iç içe geçen
telescopic
iç içe geçen şeyler
nest
içme suyu ile geçen
waterborne
kalabalıkta çırılçıplak koşarak geçen kimse
streaker
kuran'da geçen
Koranic
kutsal kitapta geçen
canonical
para yerine geçen belge
cash voucher
sayı sınırını geçen
transfinite
soydan geçen özellik
heredity
sözü geçen
ditto
sözü geçen kişi
big noise
sözü geçen the aforementioned, the aforesaid
(person, thing)
sırayı bozup öne geçen kimse
queue jumper
tahmini geçen toplam zaman
(Havacılık) total estimated elapsed time
tahta hile ile geçen kimse
usurper
uçuşa geçen
outbound
yemin yerine geçen söz
affirmation
yerine geçen
pro

The teacher who substituted for professor Rosa is from Argentina. - Profesör Rosa'nın yerine geçen öğretmen Arjantinlidir.

yerine geçen kimse
supply
yerine geçen kimse
substitute
yerine geçen kimse
incomer
yerine geçen kimse
replacement
yol geçen arazi parçası
right of way
yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
elevated
yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
el
yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
elevated railroad
yukarda geçen
above, aforesaid
yukarıda adı geçen
above mentioned
yukarıda geçen
supra
yukarıda geçen
above, aforesaid
yukarıdan geçen
overhead

Tom heard a helicopter overhead. - Tom yukarıdan geçen bir helikopter duydu.

Tom could hear helicopters overhead. - Tom yukarıdan geçen helikopterleri duyabiliyordu.

yukarıdan geçen yol
overpass
çabuk geçen
fleeting
çabuk geçen
fugitive
çabuk geçen
swift
çok yakın geçen
point blank
التركية - التركية

تعريف -i geçen في التركية التركية القاموس.

adı geçen
Anılan, söz konus olan
gelen geçen
Gelip geçenler, gelenler, uğrayanlar
geçen
Belirsiz bir süre önceki, birkaç gün önceki
geçen
Bir önceki
geçen
Bir önceki (hafta, ay, yaz, kış vb.): "Yine bir gün o kızı geçen yıl gördüğü incirlikte bir daha gördü."- O. C. Kaygılı
-i geçen
المفضلات