-i beklemek

listen to the pronunciation of -i beklemek
التركية - الإنجليزية

تعريف -i beklemek في التركية الإنجليزية القاموس.

-i beklemek
look for
beklemek
wait

All that you have to do is to wait for his reply. - Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.

There was nothing for it but to wait. - Onun için beklemekten başka yapacak bir şey yoktu.

beklemek
anticipate
beklemek
expect

I had to wait a lot longer than I expected I'd have to. - Umduğumdan daha uzun beklemek zorunda kaldım.

You have to expect that to happen once in a while. - Ara sıra bunun olmasını beklemek zorundasın.

beklemek (telefonda)
hold on
beklemek
hope

All Sadako could do now was to make paper cranes and hope for a miracle. - Sadako'nun şimdi yapabileceği bütün şey kağıttan vinçler yapmak ve bir mücize beklemekti.

I hope we don't have to wait too long. - Umarım çok uzun süre beklemek zorunda değiliz.

beklemek
await
sabırsızlıkla beklemek
look forward to
beklemek
watch for
beklemek
wait for

All that you have to do is to wait for his reply. - Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.

Tom wondered how long he'd have to wait for Mary. - Tom Mary'yi ne kadar beklemek zorunda kalacağını merak etti.

beklemek
stay

Everyone has to stay. - Herkes beklemek zorunda.

Tom and I left right away, but Mary stayed behind to wait for John. - Tom ve ben hemen çıktık, ancak Mary John'u beklemek için arkada kaldı .

beklemek
hold on
dört gözle beklemek
to look forward to
bebek beklemek
pregnant
bebek beklemek
(deyim) have a bun in the oven
beklemek
hang on
beklemek
look

Tom looks like he's tired of waiting. - Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.

beklemek
wait upon
beklemek
(Dilbilim) bank on
beklemek
reckon on
beklemek
watch over
beklemek
held on
beklemek
let

Instead of waiting for Tom, let's eat now before the food gets cold. - Tom'u beklemek yerine, yemek soğumadan önce şimdi yiyelim.

beklemek
guard
beklemek
bargain on
beklemek
watch to
beklemek
durer
beklemek
anticipates
beklemek
bode
beklemek
project
beklemek
be waiting
beklemek
think

I don't think you'll have to wait for more than three hours. - Üç saatten daha fazla beklemek zorunda olacağını sanmıyorum.

I think Tom hates waiting for me. - Sanırım Tom beni beklemekten nefret ediyor.

beklemek
count on
beklemek
(deyim) expect of
biraz daha beklemek
(Dilbilim) allow for
telefonu kapatmayıp beklemek
hold the line
telefonu kapatmayıp beklemek
hold on
tetikte beklemek
be on the alert
tetikte beklemek
on the alert
teyid beklemek
await confirmation
anlayış beklemek
expect understanding from
banka kuyruğunda beklemek
wait on line at the bank
banka kuyruğunda beklemek
wait in line at the bank
beklemek
bide
birinden beklemek
Waiting for someone to
alesta beklemek
to be on the alert
alesta beklemek
to be ready and waiting
başında beklemek
watch
başında beklemek/durmak
to stand watch over, watch carefully
bebek beklemek
be expecting
bebek beklemek
be pregnant
bebek beklemek
to be pregnant, to be in the family way
bebek beklemek
to be pregnant
beklemek
to expect (from)
beklemek
hang around
beklemek
look for
beklemek
hang about
beklemek
to wait (for), to await, to hang on, to hold on, to stick around; to expect, to anticipate; to guard, to watch (over)
beklemek
watch
beklemek
abide
beklemek
to wait (for); to expect, look (for)
beklemek
to guard, watch (over), attend. Bekle yârin köşesini. (Konuşma Dili) Don't build your hopes too high
beklemek
tarry; mark time
beklemek
look forward to
beklemek
stand by
beklemek
have smth. in prospect
beklemek
bargain for
beklemek (birini sürpriz vb)
be in store for
beklemek (gece yatmayıp)
sit up for
beklemek ister misiniz
Would you like to wait
beklemek için yatmamak
wait up for
birinin gelmesini beklemek
wait for smb. to come
cevap beklemek
(Ticaret) await to a reply
dört gözle beklemek
to wait eagerly (for)
endişeyle beklemek
sweat it out
fırsat beklemek
wait one's oppurtunity
fırsat beklemek
to wait for an opportunity
fırsat beklemek
wait for an opportunity
gergin beklemek
sweat it out
hacı bekler gibi beklemek
to wait impatiently for (someone)
hazır beklemek
poised for
hazır beklemek
stand by
hazırolda beklemek
stand to attention !
hazırolda beklemek
stand at attention
heyecanla beklemek
wait excitedly
korkuyla beklemek
sweat it out
korkuyla beklemek
dread
korkuyla beklemek
apprehend
krizin geçmesini beklemek
sit tight
kuliste beklemek
wait in the wings
kuyrukta beklemek
wait in a queue
kuyrukta beklemek
to stand in a queue
kuyrukta beklemek
to wait in line
medet beklemek/ummak
to hope for help (from); to expect (someone, something) to help one
merakla beklemek
await smth. impatiently
miras beklemek
wait for a dead man's shoes
nöbet beklemek
1. to await one's turn. 2. to be on duty. 3. to stand guard; to keep watch, watch
pusuda beklemek
to wait in ambush
sabırsızca beklemek
kick one's heels
sabırsızlıkla ve endişe ile beklemek
be on tenterhooks
sahneye çıkmayı beklemek
wait in the wings
susup beklemek
lie low
sıra beklemek
to await one's turn
sırasını beklemek
to wait one's turn
talimat beklemek
(Hukuk) to seek instructions
tetikte beklemek
to be on the alert
uygun zamanı beklemek
bide one's time
uzun süre beklemek
have a long wait
yatmayıp beklemek
wait up for
yatmayıp beklemek
wait up for smb
yatıya beklemek
to expect (someone) to stay overnight
yerine geçmek için ölümünü beklemek
wait for a dead man's shoes
yoluna bakmak/unu beklemek
to await the arrival of, expect (someone who's traveling a long way)
çömelip beklemek
couch
ölünün başında beklemek
wake
التركية - التركية

تعريف -i beklemek في التركية التركية القاموس.

beklemek
Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak: "Arkadaki tramvaylar dizi olmuş, bekliyorlardı."- H. Taner
beklemek
Aramak, istemek
beklemek
Aramak, istemek: "Bu tecrübeli deniz kurdunun muhakkak bir beklediği var."- F. F. Tülbentçi
beklemek
Bir şeyi, bir kimseyi gözetmek, korumak, muhafaza etmek
beklemek
Karşılaşma ihtimali bulunmak
beklemek
Süre tanımak, acele etmemek
beklemek
Ummak
beklemek
Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak
beklemek
Süre tanımak, acele etmemek: "Demin orada oturdum, senin uyanma saatini bekledim."- R. H. Karay
beklemek
Karşılaşma ihtimali bulunmak: "Sabri gittikten sonra Basire, ondan gebe kalmış olmaktan korkarak bekledi."- M. Ş. Esendal
beklemek
Oyalanmak
beklemek
Ummak: "Nikâhtan bu kadar keramet bekleme!"- P. Safa
الإنجليزية - التركية

تعريف -i beklemek في الإنجليزية التركية القاموس.

wait beklemek
bekleme, bekleyiş
-i beklemek
المفضلات