-hasta

listen to the pronunciation of -hasta
التركية - التركية

تعريف -hasta في التركية التركية القاموس.

hasta
na-mizaç
hasta maskesi
Solunum yoluyla bulaşabilen hastalıklardan korunmak için veya kirli havayı teneffüs etmemek için kullanılan maske
Hasta
(Osmanlı Dönemi) VASIB
Hasta
(Osmanlı Dönemi) CEVA'
Hasta
(Hukuk) BİMAR
Hasta
sayrı
Hasta
sökel
Hasta
pestil
ağır hasta
İyileşmesi güç olan hastalığa yakalanmış (kimse)
hasta
Parasız, züğürt
hasta
Zihinsel yetenekleri bozulmuş olan
hasta
Sağlığı bozuk olan, esenliği yerinde olmayan (kimse, hayvan): "Annem o evin önü sofalı bir odasında hasta yatıyordu."- Y. K. Beyatlı
hasta
Aşırı düşkün, tutkun
hasta
Sağlığı bozuk olan, esenliği yerinde olmayan (kimse, hayvan)
hasta bakıcı
Hekimin tedavi ile ilgili buyruklarını yerine getirip hastaya bakan, hemşirelere yardım eden kimse
hasta bakıcılık
Hasta bakıcı olma durumu
hasta bakıcılık
Hasta bakıcının işi
hasta etmek
Hasta olmasına yol açmak
الأسبانية - التركية
-a kadar
Hasta
-e varan
brillando hasta
kadar parlaklık
hasta
varan
hasta
yukarı
hasta
e kadar
hasta
kadar

Banka sekizden ikiye kadar açık kalır. - El banco queda abierto desde las ocho hasta las dos.

Bir köpek beni evime kadar izledi. - Un perro me siguió hasta casa.

hasta
aşağıya inmek
hasta
yere yatmak
hasta
kalk
hasta
oluncaya kadar
hasta
ye kadar
hasta
aşağıya indirmek
hasta
aşağı inmek
hasta
değim
hasta
değin
hasta
yukarıya
hasta
yükselmiş
hasta
vazgeçilmezlik
hasta la próxima
kadar gelecek
hasta la vista
görüşmek üzere
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف -hasta في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

hasta
Third-person singular simple present indicative form of hafta: has to; is required to

He hasta visit the doctor.

hasta
A hand gesture used to depict the meaning of a song
hasta
goodbye
hasta la vista
See you later

The Terminator: Hasta la vista, baby.

hasta
Has to; is required to
hasta
{ü} (United States) see you later
hasta
{f} (Informal) has to, must, is required to
hasta
until
التركية - الإنجليزية
in-patients
hasta
sick

The girl appeared sick. - Kız hasta görünüyordu.

Too much drinking will make you sick. - Çok fazla içmek seni hasta edecek.

hasta
patient

Some doctors say something to please their patients. - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.

Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea. - Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.

hasta
ill

I hear he has been ill since last month. - Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum.

He has been confined to his bed with illness. - Hastalığından dolayı yatağına hapsedildi.

hasta
{s} diseased
hasta
under the weather
hasta
{i} client
hasta bezi
Underpad
hasta
ailing

The ailing aunt let out a sigh. - Hasta teyze iç çekti.

hasta
{i} sufferer
hasta olmak
1. to get sick; to be ill. 2. slang to go to class unprepared
hasta
invalid

Do I look like an invalid? - Hasta gibi mi görünüyorum?

hasta veya yaralı
(Askeri) patient
acil hasta
(Tıp) emergency patient
bayan hasta
a female patient
erkek hasta
a male patient
görünmek (güzel, hasta vb)
look
hasta
(Argo) gippy
hasta
weather
hasta
(Argo) crook
hasta
cracked
hasta
about the gills
hasta
queer
hasta
mad

Can a case be made for late-term abortions? - Bir hasta geç dönem kürtaj yapılabilir mi?

Tom made a big donation to the hospital. - Tom hastaneye büyük bir bağış yaptı.

hasta
crazy

I was crazy about that boy. - Ben o delikanlıya hastaydım.

hasta
patience

The patient lost his patience. - Hasta sabrını kaybetti.

hasta
indisposed
hasta
ili
hasta bakıcı
(Askeri) nurse
hasta duş yatağı
(Tıp) shower trolley
hasta duşu
(Tıp) shower trolley
hasta düşmek
fall ill
hasta etmek
make sick
hasta etmek
unsettle
hasta etmek
make someone sick
hasta eğitimi
(Tıp) patient education
hasta eğitimi
(Tıp) education
hasta güvenliği
patient safety
hasta hakları
rights of patients
hasta iyileşmek
be on the mend
hasta kabul oranı
(Askeri) admission rate
hasta karyolası
(Tıp) hospital bed
hasta katılımı
(Tıp) patient participation
hasta muayenesi
practice
hasta olmak
ill

It's better to be poor and in good health than rich and ill. - Yoksul ve sağlıklı olmak zengin ve hasta olmaktan iyidir.

hasta olmak
get sick

I don't want to get sick. - Hasta olmak istemiyorum.

hasta olmak
fall sick
hasta olmak
crazy
hasta olmak
be mad about
hasta olmak
to be mad about
hasta olmak
mad
hasta olmak
mad about
hasta olmak
be mad
hasta olmak
to be sick
hasta olmak
become sick
hasta olmak
be crazy about
hasta olmak
be crazy
hasta teskeresi
(Askeri) litter
hasta ve yaralılar
(Askeri) patients
hasta yakınları
patient's relatives
hasta yakınları
patient relatives
hasta yönetimi
(Tıp) patient management
ruhen hasta
sick
hasta
shot

One of the hunters was shot and had to be taken to hospital, where he is now making a speedy recovery. - Avcılardan biri vuruldu ve hastaneye götürülmek zorunda kaldı ve şimdi hızlı bir iyileşme gösteriyor.

hasta
poorly

A healthy person is a poorly examined sick person. - Sağlıklı bir kişi kötü muayene edilmiş hasta bir kişidir.

hasta
nut

It's not a nuthouse, it's a psychiatric hospital. - Bu bir akıl hastanesi değil, bu bir psikiyatri hastanesi.

Why did they put Tom in a nuthouse? - Neden Tom'u bir akıl hastanesine koydular?

hasta
upset
hasta
into

Tom was admitted into the hospital. - Tom hastaneye kabul edildi.

Tom smuggled a bottle of whiskey into Mary's hospital room. - Tom Mary'nin hastane odasına bir şişe viski kaçırdı

hasta
freak
hasta
lover
hasta
peculiar
hasta
potty about
hasta
buff
hasta
keen on
hasta
sick person

You're a very sick person. - Çok hasta bir insansın.

He looks like a sick person. - O hasta bir kişi gibi görünüyor.

hasta
hooked
hasta olmak
be ill
hasta
sıck

The girl appeared sick. - Kız hasta görünüyordu.

Too much drinking will make you sick. - Çok fazla içmek seni hasta edecek.

hasta
{i} case

Can a case be made for late-term abortions? - Bir hasta geç dönem kürtaj yapılabilir mi?

Take this medicine in case you get sick. - Hastalanırsan bu ilacı al.

hasta olmak
crazy about
hasta olmak
Become ill
hasta yatağında
on one's sickbed
Hasta
(Tıp) healthless
Küresel Hasta Ulaştırma İhtiyaçları Merkezi
(Askeri) Global Patient Movement Requirements Center
askeri hasta idare timi
(Askeri) military patient administration team
ayakta tedavi edilen hasta
outpatient
ağır hasta
seriously ill
ağır hasta olmak
be in a bad way
ağır hasta olmak
to be in a bad way
beni hasta ediyorsun
You make me sick
biraz hasta
a little bit ill
ciddi olarak hasta veya yaralı; istihbarat ilgi beyanı
(Askeri) seriously ill or injured; statement of intelligence interest
doktor hasta gizliliği
doctor-patient confidentiality
evde hasta muayenesi
domiciliary visit
fakir ve hasta kimse
lazar
harekat alanı hasta nakil ihtiyaçları merkezi
(Askeri) theater patient movement requirements center
hasta
valetudinarian
hasta
slang hard up, flat broke, penniless
hasta
slang losing (card)
hasta
fanatical
hasta
unsound
hasta
addicted to, excessively fond of: futbol hastası great soccer fan
hasta
weakly
hasta
ill, sick, poorly; cracked, mad, crazy, freak, potty about sb/sth; patient; invalid; fan, buff
hasta
fanatic
hasta
in bad health
hasta
unwell

He came to school even though he was unwell. - O, hasta olmasına rağmen okula geldi.

hasta
patient, sick person; invalid
hasta
fan
hasta
slang lazy student
hasta
sick, ill
hasta
valetudinary
hasta
bad

I felt bad, so I was admitted into the hospital. However, it turned out that there was nothing really wrong with me. - Kötü hissediyordum, bu yüzden hastaneye kabul edildim. Fakat bende gerçekten sağlıksız bir şey olmadığı anlaşıldı.

I saw many patients at the hospital, some of whom were badly injured. - Hastanede bir sürü hasta gördüm, onlardan bazıları kötü şekilde yaralanmıştı.

hasta
potty
hasta
keen
hasta
weak

The sickness has weakened your organism. - Hastalık, organizmanızı zayıf düşürdü.

My mother was very weak from a long illness. - Annem uzun bir hastalıktan dolayı çok zayıftı.

hasta akış paterni
(Tıp) patient flow pattern
hasta arındırması
(Çevre) patient decontamination
hasta bakmak
care patient
hasta bakmak
look after patient
hasta bakmak
care for patient
hasta bakmak
nurse somebody through
hasta bakmak
see a patient
hasta bakım ekibi
(Tıp) patient care team
hasta bayramı
lammas-day
hasta başında yapılan
clinical
hasta diyeti
invalid diet
hasta dosyası
patient's history
hasta düşmek
to fall ill
hasta düşmek
to get sick
hasta edercesine
sickeningly
hasta edici
sicklily
hasta etmek
to make (someone) ill
hasta etmek
a) to make (sb) ill b) to make sb sick, to give sb the pip
hasta etmek
make ill
hasta etmek
sicken
hasta etmek
indispose
hasta gibi
seedy
hasta göndermek
send patient
hasta görünen
green
hasta hissediyorum
I feel ill
hasta hissetmek
feel ill
hasta intikal ihtiyaçları merkezi
(Askeri) patient movement requirements center
hasta iskemlesi
invalid's wheelchair
hasta kâğıdı
sick report
hasta kötüleşmek
take a turn for the worse
hasta küçük bir oğlana ne verebiliriz
What can we give a sick little boy
hasta listesi
sick list
hasta mevcudu
(Askeri) patients remaining
hasta muayene fişi
(Eğitim) medical examination form
hasta mısınız
Do you feel sick
hasta nakli
(Tıp) patient transfer
hasta numarası yapmak
pretend to be sick
hasta numarası yapmak
sham ill
hasta numarası yapmak
malinger
hasta odası
sick room
hasta odası
sickroom
hasta olduğu için gelmemek
be on sick leave
hasta olma
unsoundness
hasta olma hali
(Tıp) morbidity
hasta olmak
be sick
hasta olmak
fall ill
hasta olmak
feel queer
hasta olmak
a) to become ill, to get sick b) to be mad (about), to be crazy (about), to be keen on, te be fond of, to go overboard (about sb/sth
hasta olmak
feel sick
hasta olmak
get ill
hasta olmak
ail
hasta olmak
take ill
hasta olmak
be taken ill
hasta olmak
feel ill
hasta olmamak
be not ill
hasta olmamak
be not sick
hasta oluş
weakness
hasta perhizi
invalid diet
hasta raporu
sick report
hasta rolü yapan kimse
malingerer
hasta rolü yapma
(Pisikoloji, Ruhbilim) malingering
hasta sevk etmek
send a patient
hasta sevk maddesi
(Askeri) patient movement item
hasta sevki
(Tıp) transfer of patient
hasta tahliye muhtemel durum kiti
(Askeri) patient evacuation contingency kit
hasta takibi
(Tıp) patient follow-up
hasta taşıt gemisi
(Askeri) hospital transport
hasta tedavi etmek
treat a patient
hasta torbası
air sickness bag
hasta torbası lütfen
an air sickness bag
hasta vagonu
ambulance coach
hasta yakını
patient relative
hasta yakını
patient's relative
hasta yatağı
sickbed
hasta yatma
sickbed
hasta yatmak
take to one's bed
hasta yatmak
(deyim) flat on one's back
hasta yatmak
to lie sick
hasta yatırmak
admit a patient to a hospital
hasta ziyareti
visit of patients
hasta ziyareti
visitation
hasta ziyaretleri
patient visits
hasta özgeçmişi
patient's history
hasta ısıtıcısı
(Askeri) patient-heater
hasta şerbeti
caudle
hasta, çorbası tasta
(Konuşma Dili) He's not really very sick
hastanede yatan hasta
in patient
hastanede yatmayan hasta
outpatient
iyi olmaz hasta
incurable
müşterek hasta intikal ihtiyaçları merkezi
(Askeri) joint patient movement requirements center
müşterek hasta intikal takımı
(Askeri) joint patient movement team
numaradan hasta
malingerer
paralel izleme çoklu birlik dönüşü; hasta sevk talebi; hasta sevk ihtiyacı
(Askeri) parallel track multiunit return; patient movement request; patient movement requirement
paralel izleme çoklu birliği; yolculuk malzemesi; hasta sevki; koruyucu hekimlik
(Askeri) parallel track multiunit; passage material; patient movement; preventive medicine; program manager; provost marshal
tekerlekli hasta sedyesi
(Askeri) wheeled litter
yalandan hasta
faker
yalandan hasta
simulator
yalnız hasta tarafından algılanan
subjective
yaralı veya hasta
(Askeri) injured or ill
yataklık hasta
person who is so ill he needs to be in bed
yatılı hasta
in patient
çok ağır hasta veya yaralı
(Askeri) very seriously ill or injured
çok hasta olmak
be in a bad way
ölümcül hasta
terminally ill