-e vurmak

listen to the pronunciation of -e vurmak
التركية - الإنجليزية

تعريف -e vurmak في التركية الإنجليزية القاموس.

-e vurmak
knock on
-e vurmak
knock at
eyer vurmak
saddle
sekte vurmak
interrupt
semer vurmak
saddle
sertçe vurmak
bash
vurmak
knock

We were just about to knock. - Biz vurmak üzereydik.

açığa vurmak
yield
açığa vurmak
reveal

I can't stop you from revealing my secrets. However, I beg you not to. - Seni sırlarımı açığa vurmaktan vazgeçiremem. Ancak, yapmaman için yalvarıyorum.

Tom didn't want to reveal more than he had to. - Tom zorunda olduğunun daha fazlasını açığa vurmak istemedi.

açığa vurmak
utter
dışa vurmak
register
sekte vurmak
impede
astar vurmak
to prime
açığa vurmak
betray
açığa vurmak
evince
dışa vurmak
externalize
fiske vurmak
flip
hafifçe vurmak
rap
kilit vurmak
1. to lock (a door). 2. to attach a lock (to). 3. to close down (a business)
vurmak
struck
vurmak
impinge
vurmak
shoot

I had to shoot my horse. - Atımı vurmak zorunda kaldım.

I don't want to shoot you. - Seni vurmak istemiyorum.

vurmak
deal
adam vurmak
commit murder
boynuz vurmak
gore
damga vurmak
print
damga vurmak
brand
dizgin vurmak
bridle
el ile vurmak
smack
elle hafifçe vurmak
pat
elle vurmak
clap
elle vurmak
pat
gem vurmak
put a bridle on
gem vurmak
hamshackle
gem vurmak
restrain
gem vurmak
(deyim) bridle one's tongue
gem vurmak
check
güm güm vurmak (kalp)
thump
hedefi on ikiden vurmak
get home
kilit vurmak
lock
makas vurmak
cut
sekte vurmak
(Kanun) disrupt
sopa ile vurmak
club
sopa ile vurmak
bat
sopa ile vurmak
bludgeon
tarak vurmak
comb
tokat vurmak
slap
topu geri vurmak
(Spor) return
vurgun vurmak
clean up
vurgun vurmak
make a killing
vurgun vurmak
profiteer
vurmak
wing
vurmak
inject
vurmak
batter
vurmak
rap
vurmak
swipe
vurmak
shot
vurmak
be reflected
vurmak
flick
vurmak
slap
vurmak
birch
vurmak
fall
vurmak
hurt deeply
vurmak
be reflected on
vurmak
chafe
vurmak
make ill
vurmak
drive
vurmak
crack
vurmak
lash
vurmak
pulsate
vurmak
jog
vurmak
thump
vurmak
flap
vurmak
thwack
vurmak
reflected on
vurmak
wound
vurmak
reflected
vurmak
to be reflected on
vurmak
feign
vurmak
slam

The judge was forced to slam her gavel down multiple times in order to restore order to the court. - Hakim mahkemeye düzeni sağlamak için birkaç sefer tokmağı aşağı vurmak zorunda kaldı.

vurmak
fake
vurmak
biff
vurmak
apply
vurmak
fustigate
vurmak kuş
grass
vurmak topa
bat
yumruk vurmak
box
zincir vurmak
fettered
zincir vurmak
fetter
açığa vurmak
disclose
vurmak
hit

Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists! - Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!

Tom said he didn't mean to hit me. - Tom amacının bana vurmak olmadığını söyledi.

vurmak
beat
diz ile vurmak
knee
ayakla vurmak
feet to hit
ayakla vurmak, tepmek
feet to hit, kick
hedefe vurmak
To hit the target
kaşe vurmak
Stamp

The documents are to be stamped before distribution.

kızgın bir demirle hayvan derisine damga vurmak
anchored to an angry stamp of animal skins
neşter vurmak
scalpel to hit
usa vurmak
usa hit
vurmak
land
adam vurmak
to commit murder
afyonu başına vurmak
to fly into a rage, to go berserk
aleniyete vurmak
to make (something) public
alttan vurmak
undercut
ata gem vurmak
give a horse the bridle
ateşi başına vurmak
to explode with anger, blow one's top
ayara vurmak
1. to test (gold, silver) on the touchstone. 2. to measure (something) by a stated standard
ayaz vurmak
(for the weather) to freeze (a crop)
ayıbını yüzüne vurmak
to reproach sb, to tell his fault to his face
açığa vurmak
vent
açığa vurmak
ventilate
açığa vurmak
uncloak
bacağına vurmak
shin
badana etmek/- vurmak
1. to whitewash. 2. to paint (something) with latex paint; to put a color wash on; to calcimine; to distemper
baltayı taşa vurmak
bite on granite
bastırılmış duyguyu dışa vurmak
abreact
başına vurmak
to get to sb's head
başını taştan taşa vurmak
to knock one's head against the wall
belden aşağı vurmak
hit below the belt
beyinine vurmak
(for drink) to go to one's head
bir bir vurmak
pick off
boya vurmak
apply paint
boya vurmak
put on paint
boyununu kesmek/ vurmak
to behead
cila vurmak
1. to varnish; to wax; to polish. 2. to finish, shine
damga vurmak
1. to stamp (with a seal, stamp, etc.). 2. to cancel (a stamp). 3. to brand (an animal)
damgasını vurmak
to label
damgasını vurmak
1. to leave one's mark on, set one's seal on, influence. 2. to brand (someone) a ..., label (someone) a
darbe vurmak
(deyim) get a blow in
darbe vurmak
hit somebody for six
darbe vurmak
knock somebody for six
düğüm vurmak
to knot, tie a knot in (something)
düğüm üstüne düğüm vurmak
to squirrel away one's money
dışarı vurmak
1. to show, manifest. 2. (for a spot) to show on the outside; (for an illness) to appear, become manifest
fiske vurmak
fillip
fiske vurmak
to give (something) a flick
gem vurmak
a) to bridle b) to restrain, to bridle, to repress
gerçek yüzünü açığa vurmak
to throw off one's mask
güneş vurmak
1. to have a sunstroke. 2. for the sun to shine on
hafif hafif vurmak
dab
hafif hafif vurmak
dab at
hafifçe vurmak
flick
hem nalına, hem mıhına vurmak
to speak in favor of both sides of a matter
hızla vurmak
swipe
hızlı vurmak
slog
kaba rende vurmak
rough plane
kalenderlike vurmak
to take (something) philosophically, not to be bothered by (a difficulty)
kalıpa vurmak
to put (a hat or fez) on a block
kantara çekmek/vurmak
1. to weigh (with a steelyard). 2. to weigh in one's mind
kayışa vurmak
to strop (a razor)
ket vurmak
handicap
ket vurmak
to inhibit, to hinder, to handicap, to impede
kolan vurmak
1. to girth (a horse). 2. to pump a swing while standing up
kroşe vurmak
hook
kuvvetle vurmak (yağmur)
slash against
kılıç vurmak
to wield a sword
kıçına tekmeyi atmak/vurmak vulg
to boot (someone) out, give (someone) the boot
lapa vurmak
to apply a poultice or blister (to); to poultice; to blister
meydana vurmak
to reveal (something) clearly
muşta ile vurmak
punch
ortaya vurmak
to expose; to disclose; to make public
palan vurmak
to put a palan on (an animal)
para vurmak
1. to make money by illegal means. 2. to luck into a lot of money
pat küt vurmak
thwack
payanda vurmak
shore
payanda vurmak
timber
pençe vurmak
to sole (a shoe)
perdah etmek/- vurmak
1. to give (something) a sheen, polish, burnish; to glaze; to buff. 2. to shave (one's beard) a second time
pişkinliğe vurmak
to brazen it out
rasgele vurmak
slash
sekte vurmak
put back
sert vurmak
smash
smaç vurmak
to smash
soğuk yakmak/- vurmak
for the cold to injure (a plant)
sırrı açığa vurmak
divulge a secret
teker teker silahla vurmak
pick people off
turnayı gözünden vurmak
to hit the jackpot
uykusu başına vurmak/ beynine sıçramak
1. to feel logy because of lack of sleep. 2. to be short-tempered owing to lack of sleep
voli vurmak
slang to make some money by swindling someone
voli vurmak
rake it in
volta vurmak
wear
volta vurmak
beat
volta vurmak
cast about
volta vurmak
(for a ship) to tack, sail in a zigzag course (against the wind)
vurmak
(topa) bat
vurmak
to knock on; to tap on
vurmak
(golf) putt
vurmak
nail
vurmak
to drive (a nail, etc.) into
vurmak
to strike out along, head out along (a road); to head for
vurmak
slog
vurmak
plant
vurmak
(for something) to make (someone) sick; (for something) to make (itself) felt in (a part of one's body)
vurmak
to multiply: Onu ona vurursan yüz eder. If you multiply ten by ten, you get a hundred
vurmak
pummel
vurmak
pound
vurmak
shoot off
vurmak
(kuş) grass
vurmak
(muayene) percuss
vurmak
to slam (something) shut
vurmak
catapult
vurmak
(for a clock) to strike (the hour)
vurmak
to put (one thing) on (another): Dudu bohçayı sırtına vurdu. Dudu put the large bundle on her shoulder. O kola bir yama vuracağım. I'll put a patch on that sleeve. Polis, Enver'in ellerine kelepçe vurdu. The policeman handcuffed Enver. Ön kapıya kırmızı boya vurmak istiyor. He wants to paint the front door red. Ağrıyan koluna hardal yakısı vurdu. She put a mustard plaster on her aching arm
yakı vurmak/yapıştırmak
to treat (an area) with a plaster, plaster; to blister; to cauterize
yalpa vurmak
1. (for a ship) to roll or lurch. 2. (for someone) to lurch, stagger
yama vurmak
to put a patch on (something)
yarım pençe vurmak
to half-sole
yerden yere vurmak
slam
yere çalmak/vurmak
to throw or hurl (something) to the ground
yüzsüzlüğe vurmak
to brazen it out
yüzüne vurmak
fling smth. in one's teeth
zincire vurmak
to put (someone) in chains; to put a pranga on (someone)
çekicin sivri ucu ile vurmak
peen
التركية - التركية

تعريف -e vurmak في التركية التركية القاموس.

baltayı taşa vurmak
(Ev ile ilgili) Pot kırmak
baltayı taşa vurmak
(Ev ile ilgili) Farkında olmadan birine dokunacak söz söylemek
GEM VURMAK
(Osmanlı Dönemi) Mecaz yoluyla mâni olmak, zabtetmek, bağlamak yerinde kullanılan bir tabirdir
vurmak
Ses çıkarmak için, bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca değdirmek
vurmak
Çıkmak, isabet etmek
vurmak
Çıkmak, görünmek
vurmak
Desteklemek, dayamak
vurmak
Sırtına, omzuna yerleştirmek veya bir şeyi başka bir şey üzerine koymak: "Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu."- H. Taner
vurmak
Olduğundan başka bir biçime çevirmek veya olduğundan başka biçimde görünmek: "Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar."- R. H. Karay
vurmak
Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak
vurmak
Tavla oyununda pulu kırmak
vurmak
Uygulamak, basmak, koymak
vurmak
Sürmek
vurmak
Dokunmak, hasta etmek
vurmak
Hızla değmek, çarpmak. Çarpma işlemini yapmak
vurmak
Uygulamak, basmak, koymak. Çok etki etmek, yaralamak
vurmak
Olduğundan başka bir biçime çevirmek veya olduğundan başka biçimde görünmek
vurmak
Vuru durumunda olmak, çarpmak: "Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu."- H. Taner. Çıkmak, isabet etmek. Üzerinde görünmek, üzerine düşmek
-e vurmak
المفضلات