التركية - الإنجليزية
تعريف -e elverişli في التركية الإنجليزية القاموس.
- -e elverişli
- for
- elverişli
- sufficient
- elverişli
- convenient
The place is convenient for swimming.
-Bu yer yüzmek için elverişli.
It's convenient living so close to the station.
-İstasyona çok yakın yaşamak elverişlidir.
- elverişli
- suitable
- elverişli
- susceptible
- elverişli
- practical
- oturmaya elverişli
- residential
- tarıma elverişli
- arable
- hizmete elverişli
- (Askeri) serviceable
- jambon yapmaya elverişli domuz eti
- Venizelos pork ham
- deniz seviyesinin altında ekime elverişli toprak
- polder
- denize elverişli
- seaworthy
- elverişli
- streamlined
- elverişli
- convenient, suitable, practical, fit
- elverişli
- favourable [Brit.]
- elverişli
- practicable
- elverişli
- adequate
- elverişli
- prosperous
- elverişli
- propitious
- elverişli
- suitable; convenient
- elverişli
- opportune
- elverişli
- auspicious
- elverişli nokta
- coign of vantage
- elverişli olmak
- lend itself to
- gebeliğe elverişli
- conceptive
- her havaya elverişli
- all weather
- hizmete elverişli ordu malı
- (Askeri) serviceable property
- iadeye elverişli suç
- (Hukuk) extraditable offence
- ispata elverişli delil
- (Hukuk) relevant evidence
- nefes almaya elverişli
- breathable
- seyahat etmeye elverişli
- travellable
- tarıma elverişli hale getirilebilir
- reclaimable
- tarıma elverişli toprak
- intake
- uçuşa elverişli
- airworthy, flightworthy
- uçuşa elverişli
- flight worthy
- uçuşa elverişli
- airworthy
المصطلحات ذات الصلة
التركية - التركية
تعريف -e elverişli في التركية التركية القاموس.
- elverişli
- Uygun, işe yarayan, müsait
- elverişli
- Uygun, işe yarayan, müsait: "Halim'e içinde bulunduğu zor ve ezici durumdan kurtulmak için, bundan daha elverişli bir fırsat çıkmazdı."- A. İlhan
المصطلحات ذات الصلة
-e elverişli
الواصلة
e el-ve-riş-liالنطق
Resimler
المفضلات