تعريف -e bakış في التركية الإنجليزية القاموس.
- -e bakış
- outlook on
- bakış
- glance
I could tell at a glance that something was wrong.
- Bir bakışta yanlış bir şey olduğunu söyleyebildim.
She gave a glance at me.
- Bana bir bakış fırlattı.
- bakış
- look
She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
If looks could kill, I'd be dead by now.
- Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- bakış
- view
From my personal point of view, his opinion is right.
- Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
I can understand your point of view.
- Bakış açınızı anlayabiliyorum.
- bakış açısı
- outlook
He has a very materialistic outlook on life.
- Onun hayata çok materyalist bir bakış açısı vardır.
Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
- Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
- genel bakış
- overview
We had lost the overview a long time ago.
- Biz uzun zaman önce genel bakışı kaybetmiştik.
- bakış açısı
- point of view
This is a valid point of view.
- Bu geçerli bir bakış açısıdır.
Let's look at the problem from a different point of view.
- Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- sabit bakış
- stare
- bakış açısı
- viewpoint
I am looking at the matter from a different viewpoint.
- Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
- bakış açısı
- standpoint
- bakış açısı
- feeling
- sert bakış
- scowl
- dikmek (bakış)
- rest
- genel bakış
- general view
- genel bakış
- roundup
- genel bakış
- general overview
- hızlı bakış
- (Bilgisayar) quick view
- keskin (bakış
- penetrating
- keskin (bakış)
- penetrating
- keskin bakış
- searching
- sürekli bakış
- gaze
- bakış acisi
- view pangs
- bakış atmak
- googly-eyes
- bakış atmak
- mash-eye
- bakış atmak
- come-up-and-see-me-sometime-look
- bakış atmak
- get-the-eye
- bakış atmak
- pash-eye
- bakış atmak
- sheep's-eyes
- bakış açısı
- Viewpoint, line of sight, line of vision, outlook, standpoint
- anlamlı bakış
- regard
- arzu dolu bakış
- ogle
- arzulu bakış
- leer
- aynı bakış açılı incil yazarları
- synoptist
- aşıkane bakış
- ogle
- bakış
- eye
You have bedroom eyes.
- Baştan çıkarıcı bakışların var.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
- bakış
- look, glance
- bakış
- regard
- bakış
- slant
- bakış
- dekko
- bakış
- blink
- bakış
- gander
- bakış atmak
- flash a glance
- bakış açısı
- line of sight
- bakış açısı
- point of view, standpoint, angle
- bakış açısı
- line of vision
- benim bakış açıma göre
- in my point of view
- boş bakış
- a blank look
- boş boş bakış
- vacuity
- bön bön bakış
- vacancy
- davetkâr bakış
- come hither look
- davetkâr bakış
- come on
- dik bakış
- gaze
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.
- dik dik bakış
- gaze
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.
- donuk (bakış)
- glassy
- düşmanca bakış
- glare
- evrensel bakış stratejisi
- (Ticaret) global focus strategy
- genel bakış
- survey
- genel bakış
- conspectus
- geniş bakış açılı
- panoramic
- geniş bakış açısı
- perspective
- geçmişe bakış
- retrospection
- hoşnutsuzluk belirten bakış
- frown
- ifadesiz bakış
- a blank look
- kaçamak bakış
- a surreptitious glance
- kaçamak bakış
- running glance
- kaçamak bakış
- peep
- kişisel bakış açısı ile ilgili
- subjective
- kötü bakış
- glare
- kısa bakış
- glance
- kısa bakış
- look in
- kızgın bakış
- black look
- kızgın bakış
- black looks
- seksi bakış
- come on
- sert bakış
- basilisk look
- sıkıntılı bakış
- gloom
- tatlı bakış
- beam
- ters bakış
- glower
- uzaklara dalıp gitmiş bakış
- faraway look
- yan bakış
- sideways glance
- yan bakış
- squint
- yukarıya bakış
- upward glance
- çekici bakış
- eye appeal