I'm used to keeping early hours.
- Erken kalkmaya alışkınım.
She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
Tom was accustomed to being on his own.
- Tom yalnız başına olmaya alışkındı.
Tom is accustomed to calling up girls on the telephone.
- Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.