تعريف -alışveriş في التركية الإنجليزية القاموس.
- alışveriş
- {i} deal
She spends a lot of time helping her children learn to deal with money.
- O, çocuklarının para ile alışveriş etmelerine yardım ederek çok zaman harcar.
I was dealt a good hand.
- Ben iyi bir alışveriş yaptım.
- alışveriş
- shopping
I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
- Ne alışveriş yapacak ne de anneme hoşça kal diyecek vaktim vardı.
Where can I do some shopping?
- Nerede biraz alışveriş yapabilirim?
- alışveriş
- {i} marketing
Direct marketing is a means of allowing people to shop from home.
- Doğrudan pazarlama insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir yoldur.
- alışveriş merkezi
- mall
Where's the nearest shopping mall?
- En yakın alışveriş merkezi nerede?
I've been to the mall.
- Alışveriş merkezine gittim.
- alışveriş
- custom
- alışveriş
- transaction
- alışveriş
- {i} traffic
- alışveriş etmek
- deal
- alışveriş
- (Ticaret) market
Who goes to the market?
- Alışverişe kim gider?
Tom found a few good deals at the flea market.
- Tom bit pazarında birkaç iyi alışveriş buldu.
- alışveriş
- relations
- kredili alışveriş
- (Ticaret) credit
- online alışveriş
- (Bilgisayar) online shopping
- tele alışveriş
- (Telekom) teleshopping
- tele-alışveriş
- teleshopping
- veresiye alışveriş
- (Ticaret) tick
- alışveriş
- trade
- alışveriş
- dealings
- alışveriş arabası
- Shopping cart
- alışveriş delisi
- shopaholicshopping freakshopping nut
- alışveriş eğilimi
- shopping tendency
- alışveriş eğilimi
- shopping trend
- alışveriş sevenler
- shopping fanatic
- aylık alışveriş
- monthly shopping
- alışveriş
- trade, buying and selling, shopping; dealings, relations
- alışveriş
- trading
- alışveriş
- connection
- alışveriş
- dealings, relations
- alışveriş
- dealing
- alışveriş
- business, trade, commerce; shopping
- alışveriş
- buying and selling
- alışveriş
- sale
- alışveriş arabaları nerede
- Where are the shopping carts
- alışveriş bölgesi nerede
- Where is the main shopping district
- alışveriş etmek
- do business
- alışveriş etmek
- a) to shop, to do shopping b) to do business (with)
- alışveriş etmek
- merchandise
- alışveriş etmek
- 1. to shop. 2. to do business (with)
- alışveriş etmek
- shop
We're going downtown to go shopping.
- Alışveriş etmek için şehir merkezine gidiyoruz.
I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
- Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- alışveriş etmek (birinden)
- trade with
- alışveriş listesi
- shopping list
Tom was able to buy almost everything on his shopping list.
- Tom neredeyse alışveriş listesindeki her şeyi alabildi.
Tom lost the shopping list his mother had given him and just bought things he wanted to eat.
- Tom annesinin ona verdiği alışveriş listesini kaybetti ve sadece yemek istediği şeyleri aldı.
- alışveriş merkezi
- shopping centre
- alışveriş merkezi
- shopping center
- alışveriş merkezi
- shopping mall
A new shopping mall opened on the edge of town.
- Kasabanın kenarında yeni bir alışveriş merkezi açıldı.
Where's the nearest shopping mall?
- En yakın alışveriş merkezi nerede?
- alışveriş sepetleri nerede
- Where are the shopping baskets
- alışveriş yapma
- marketing
Direct marketing is a means of allowing people to shop from home.
- Doğrudan pazarlama insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir yoldur.
- alışveriş yapmak
- truck
- alışveriş yapmak
- do shopping
- alışveriş yapmak
- market
- alışveriş yapmak
- buy into
- alışveriş yapmak
- a) to go shopping b) to trade c) to have dealings (with sb)
- alışveriş çılgınlığı yapmak
- go on a buying spree
- alışveriş çılgınlığı yapmak
- go on a spending spree
- alışveriş çılgınlığı yapmak
- go on a shopping spree
- biraz alışveriş yapmak
- make some shopping
- dost/akraba ile ye, iç, alışveriş etme
- (Atasözü) Don't mix business with friendship
- dostluk başka, alışveriş başka
- (Atasözü) Friendship is one thing, business is another
- en yakın alışveriş merkezi nerede
- Where is the shopping area
- havaalanında alışveriş yapabilir miyiz
- Can we do some shopping in the airport
- kârlı alışveriş
- good buy
- online alışveriş yapmak
- shop naked
- peşin alışveriş
- spot business
- peşin alışveriş yapmak
- pay one's way
- tele-alışveriş pencereleri
- (Ticaret) teleshopping windows
- tele-alışveriş spotları
- (Ticaret) teleshopping spots
- vadeli alışveriş
- time bargain
- yetkili alışveriş mahkemesi
- forum shopping