She'd never been this frightened before.
- O, daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.
Never be this late again.
- Asla tekrar bu kadar geç kalma.
This book is easy enough for me to read.
- Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
They did not have enough gold.
- Onların yeteri kadar altını yoktu.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
That's it. I've done all I can do.
- Bu kadar. Elimden gelen her şeyi yaptım.
That's enough. I don't want any more.
- Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.
That's enough for today!
- Bugünlük bu kadar yeter.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
How far are you willing to take this?
- Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
How far do I have to go?
- Nereye kadar gitmek zorundayız?
Tom opened his eyes wide.
- Tom gözlerini ardına kadar açtı.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much.
- Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.
I know that much myself.
- Kendimi bu kadar tanıyorum.
Why did you buy such an expensive dictionary?
- Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın?
Stop being such dolts.
- Bu kadar aptal olmayı bırak.
Your car is three times as big as this one.
- Senin araban bunun üç katı kadar büyük.
The American news is reporting that Hurricane Irene is as big as Europe, which is a bit of an exaggeration.
- Amerikan haber Irene Kasırgası'nın Avrupa kadar büyük olduğunu bildiriyor, bu biraz abartıdır.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
I will help as much as I can.
- Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
How much would you pay for something like this?
- Böyle bir şey için ne kadar öderdin?
I'm too old to do something like that.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
Ten to one it'll clear up in an hour or so.
- Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
You must keep the plan secret until someone notices it.
- Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
- Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
- Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
How long did they live in England?
- Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
How long have you been in this town?
- Ne kadar süredir bu kasabadasın?
How long is the bridge?
- Köprü ne kadar uzunluktadır?
How long is the Seto Bridge?
- Seto Köprüsü ne kadar uzunluktadır?
How much do ten paper plates cost?
- 10 kağıt tabak ne kadar?
She told me how it was wrong to steal.
- O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
You don't have to stay to the end.
- Sonuna kadar kalmak zorunda değilsiniz.
The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
- Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.