şu

listen to the pronunciation of şu
التركية - الإنجليزية
(İnşaat) that

This is a good book, but that is better. - Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.

This is a post office and that is a bank. - Bu bir postane, şu ise bir bankadır.

quod
that, this; that one
şu ana kadar
so far

Everything is fine so far. - Şu ana kadar her şey iyi.

How do you like Texas so far? - Şu ana kadar Texas'ı nasıl buldunuz?

şu an
{i} present

She is content with his present salary. - O, şu anki maaşından memnun.

The present government has many problems. - Şu andaki hükümetin çok sayıda problemleri var.

şu anda
currently

Tom currently teaches English in Japan. - Tom şu anda Japonya'da İngilizce öğretiyor.

Tom isn't currently working anywhere. - Tom şu anda herhangi bir yerde çalışmıyor.

şu anda
just now, at present, at the moment
şu anda
now

I'm drinking a beer right now. - Şu anda bir bira içiyorum.

I hear that Tom isn't in Boston now. - Tom'un şu anda Boston'da olmadığını duyuyorum.

şu ana kadar
up till now
şu ana kadar
by now

Tom must be over thirty by now. - Tom şu ana kadar otuzun üzerinde olmalı.

I'm used to it by now. - Ben şu ana kadar buna alıştım.

şu ana kadar
until now

I have been lucky until now. - Şu ana kadar şanslıydım.

For some reason the microphone wasn't working until now. - Bazı nedenlerden dolayı mikrofon şu ana kadar çalışmıyordu.

şu ana kadar
up to now

Next time I switch jobs, I need work that will let me make use of the experience I've gained up to now. - Gelecek sefer iş değiştireceğim. Benim şu ana kadar kazandığım deneyimi kullanmama izin verecek işe ihtiyacım var.

Up to now I've never been abroad. - Şu ana kadar hiç yurt dışında bulunmadım.

şu anda
yet

At present, consensus has yet to be reached. - Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.

Do you have any plans yet? - Şu anda hiç planın var mı?

şu anda
just now

I just bet you were thinking something perverse just now. - Ben, şu anda ters bir şey düşündüğüne dair bahse girerim.

I was just now thinking about that problem. - Şu anda o sorun hakkında düşünüyordum.

şu anda
for the present
şu anda
(Konuşma Dili) here and now

I can't answer you here and now. - Sana burada ve şu anda cevap veremem.

şu anki
current

Tom suggested that Mary should resign from her current job and find another one. - Tom Mary'nin şu anki işinden istifa etmesi ve yeni bir tane bulması gerektiğini önerdi.

I am content with my current position. - Şu anki pozisyonumdan memnunum.

şu anki
going
şu anki
currently
şu şekilde
thus
şu şekilde
thus and so
şu an
this instant
şu ana kadar
yet

Bill, did you take Spot for a walk yet? - Bill, şu ana kadar Spot'u yürüyüşe çıkardın mı?

Have you finished reading today's paper yet? - Şu ana kadar bugünkü gazeteyi okumayı bitirdin mi?

şu ana kadar
as yet
şu ana kadar
ever

Nothing is ever right. - Şu ana kadar hiçbir şey doğru değil.

All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive. - Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.

şu ana kadar
thus far
şu anda
presently

I am presently working in the hotel kitchen. - Ben şu anda otel mutfağında çalışıyorum.

It is an ancient midden, presently an archaeological treasury. - Eski bir çöp yığını şu anda arkeolojik bir hazinedir.

şu anda
at present

At present, consensus has yet to be reached. - Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.

I don't need money at present. - Benim şu anda paraya ihtiyacım yok.

şu anda
at the present time
şu an
{i} now

What I want now is not money, but time. - Şu anda istediğim para değil, fakat zamandır.

Long skirts are out of fashion now. - Şu an uzun eteklerin modası geçmiştir.

Şu ana kadar
up until now
Şu anda
now to
şu an
at the moment

They're having a break at the moment. - Onlar şu anda bir mola veriyorlar.

He is on another phone at the moment. - O şu anda başka bir telefonda.

şu anda
at the moment

He is on another phone at the moment. - O şu anda başka bir telefonda.

They're having a break at the moment. - Onlar şu anda bir mola veriyorlar.

şu sıralar
recently

I've been spending a lot of time studying for IT certifications recently. - Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.

We have recently discussed this problem. - Şu sıralar bu problemi tartıştık.

şu an
at present

At present, consensus has yet to be reached. - Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.

I don't need money at present. - Benim şu anda paraya ihtiyacım yok.

şu ana kadar
up to the present
şu anki
present

Are you content with your present salary? - Şu anki maaşından memnun musun?

She is content with his present salary. - O, şu anki maaşından memnun.

şu günlerde
1. in the near future, any day now. 2. in these days: in those days
şu günlerde
in these days
التركية - التركية
Bu kelimesine göre yerde, zamanda veya söz zincirinde biraz uzak olanı belirten gösterme sıfatı: "Masanın üstünde şu mektubu buldu"- M. Ş. Esendal
Biraz uzakta olan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan gösterme zamiri
(Osmanlı Dönemi) (-) (-Şuy) f. Temizleyen, yıkayan
Pasta hamuru
Bu kelimesine göre yerde, zamanda veya söz zincirinde biraz uzak olanı belirten gösterme sıfatı