şişmişse

listen to the pronunciation of şişmişse
التركية - الإنجليزية
swollen
{a} pass. of to swell
abnormally expanded or increased in size; (`swollen' is sometimes used in combination); "distended wineskins"; "the need to clean out swollen inventories"; "the raisins were plump and soft and swollen from being soaked"; "huge blood-swollen mosquitoes"
abnormally distended especially by fluids or gas; "hungry children with bloated stomachs"; "he had a grossly distended stomach"; "eyes with puffed (or puffy) lids"; "swollen hands"; "tumescent tissue"; "puffy tumid flesh"
If a part of your body is swollen, it is larger and rounder than normal, usually as a result of injury or illness. My eyes were so swollen I could hardly see
A swollen river has more water in it and flows faster than normal, usually because of heavy rain
{s} distended, inflated, enlarged; conceited, puffed up with pride
Swollen is the past participle of swell. the past participle of swell
Enlarged by swelling; immoderately increased; as, swollen eyes; swollen streams
past participle of to swell
of Swell
overfull with water; "swollen rivers and creeks"
characteristic of false pride; having an exaggerated sense of self-importance; "a conceited fool"; "an attitude of self-conceited arrogance"; "an egotistical disregard of others"; "so swollen by victory that he was unfit for normal duty"; "growing ever more swollen-headed and arbitrary"; "vain about her clothes"
şiş
{i} skewer

Could you cook a skewer for me, please? - Bana bir şiş pişirir misin, lütfen?

Yesterday I ate 10 skewers. - Dün 10 tane şiş yedim.

şiş
swelling

Apply some ice to the injured area to reduce swelling. - Şişliği azaltmak için yaralı bölgeye biraz buz uygulayın.

He has a swelling on his head. - Onun kafasında bir şiş var.

şiş
{i} spit

In spite of being fat, she was pretty. - Şişman olmasına rağmen güzeldi.

şiş
(Mekanik) pin

Tom took a bottle of pink pills out of his pocket. - Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı.

şiş
(Tıp) tubercle
şiş
excrescence
şiş
puffy

Have you been crying all night? Your eyes are all puffy. - Bütün gece ağlıyor muydun? Gözlerin tamamen şişmiş.

şiş
tumour

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

şiş
cooked on a skewer
şiş
tumor
şiş
poker
şiş
bilge
şiş
shish kebab
şiş
turgescence
şiş
blain
şiş
bulgy
şiş
bulge
şiş
concretion
şiş
puff up
şiş
bulging

He has bulging biceps. - Onun şişkin pazısı var.

Her pockets were bulging with walnuts. - Onun cepleri cevizlerle şişkindi.

şiş
lump
şiş
tumescent
şiş
bump
şiş
swollen

My hands and legs are swollen. - Benim ellerim ve ayaklarım şişti.

I went to see the river, which I found greatly swollen. - Ben nehri görmeye gittim, onu büyük ölçüde şişmiş buldum.

şiş
{f} swelled

Tom twisted his ankle and it swelled up. - Tom bileğini burktu ve o şişti.

şiş
shish
şiş
(fırın) roasting jack
şiş
tumefaction
şiş
needle

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

şiş
blown up
şiş
skewer; spit
şiş
wart
şiş
rising
şiş
turgid
şiş
broach
şiş
swollen; protuberant; swelling, bulge, bump
şiş
protuberant
şiş
(food) cooked on a skewer: şiş kebap shish kebab
şiş
swell

Tom twisted his ankle and it swelled up. - Tom bileğini burktu ve o şişti.

You should put an ice pack on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine bir buz torbası koymalısın.

şiş
knitting needle

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

şiş
(kebap) spit
şiş
node

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

التركية - التركية

تعريف şişmişse في التركية التركية القاموس.

şiş
Şişmiş olan yer, şişlik
şiş
Bir ucu sivri, ince ve uzun çubuk
şiş
Metalden yapılmış bir ucu sivri, ince uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silâh gibi kullanılabilen ince uzun çubuk
şiş
ince uzun çubuk
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık
şiş
Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silah gibi kullanılabilen ince uzun çubuk. Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk: "... ablası bir an çorap şişlerini bırakıyor, gözleri doluyor."- H. E. Adıvar. Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık: "Emine Hanımın şiş gözleri daha sakindi."- H. E. Adıvar. Şişmiş olan yer, şişlik
şişmişse
المفضلات