تعريف şeytanı في التركية الإنجليزية القاموس.
- fiendish
- A fiendish plan, action, or device is very clever or imaginative. a fiendish plot. = devilish + fiendishly fiend·ish·ly This figure is reached by a fiendishly clever equation
- extremely evil or cruel; expressive of cruelty or befitting hell; "something demonic in him--something that could be cruel"; "fires lit up a diabolic scene"; "diabolical sorcerers under the influence of devils"; "a fiendish despot"; "hellish torture"; "infernal instruments of war"; "satanic cruelty"; "unholy grimaces"
- Sinister; evil; conniving; in the manner of a fiend
- {s} demonic, devilish; wicked, malicious; tremendous (Slang)
- Like a fiend; diabolically wicked or cruel; infernal; malignant; devilish; hellish
- A fiendish person enjoys being cruel. This was a fiendish act of wickedness
- A fiendish problem or task is very difficult and challenging. the fiendish difficulty of the questions. + fiendishly fiend·ish·ly America's trade laws are fiendishly complex
- şeytan
- demon
In the home of demons, Ravana is God.
- Şeytanların evinde Ravana, Tanrı'dır.
The demon grabbed my sister and, with howling laughter, cast her into a bottomless pit.
- Şeytan kız kardeşimi yakaladı ve, muazzam bir kahkahayla, onu dipsiz bir çukura fırlattı.
- Şeytan
- {i} Satan
Sami was Satan in Layla's eyes.
- Sami, Leyla'nın gözlerinde Şeytan'dı.
What is thunder? It's Satan's laughter.
- Gök gürültüsü nedir? Şeytanın kahkahasıdır.
- şeytan
- {i} devil
Speak of the next year, and the devil will laugh.
- Gelecek yıldan bahsedersen şeytan güler.
Tom isn't very good at playing the devil's advocate.
- Tom şeytanın avukatını oynamada çok iyi değildir.
- şeytanı eşeğe ters bindirmek
- to be devilishly clever, be smart enough to outwit the devil himself
- şeytan
- Lucifer
- şeytan
- {i} fiend
- şeytan
- Satan, the Devil; demon, devil; crafty, cunning, sly
- şeytan
- bogey
- şeytan
- evildoer
- şeytan
- mephistopheles
- şeytan
- the devil
Tom isn't very good at playing the devil's advocate.
- Tom şeytanın avukatını oynamada çok iyi değildir.
Speak of the devil, here comes Kathy.
- Şeytanı an, Kathy'i gör.
- şeytan
- bogie
- şeytan
- bogy
- şeytan
- dickens
- şeytan
- hellhound
- şeytan
- sly
- şeytan
- imp
Impulsiveness is the devil.
- Düşünmeden hareket etmek şeytandır.
- şeytan
- father of lies
- Şeytan
- (Teoloji, Tanrıbilim) shaitan
- şeytan
- deil
- şeytan
- the fiend
- şeytan
- cloven foot
- şeytan
- the old dragon
- şeytan
- Prince of Darkness
- şeytan
- archenemy
- şeytan
- cloven hoof
- şeytan
- wily
- şeytan
- arch-fiend
- şeytan
- Satan, the Devil, Sheitan, Shaitan
- şeytan
- devil, fiend, demon
- şeytan
- the evil one
- şeytan
- cunning
That man is one cunning devil!
- O adam kurnaz bir şeytan!
- şeytan
- deuce
- şeytan
- daemon [Brit.]
- şeytan
- artful
- şeytan
- crafty
- şeytan
- the Enemy
- şeytan
- clever and mischievous (child)
- şeytan
- crafty and malevolent (person)
- şeytan
- the Tempter
- şeytan
- beelzebub
- şeytan
- {i} Belial
- şeytan
- knowing
- şeytan
- arch fiend
- şeytan
- bogle
- şeytan
- succubus
I thought that my girlfriend was normal, but she turned out to be a succubus!
- Kız arkadaşımın normal olduğunu düşündüm ama onun bir şeytan olduğu ortaya çıktı.
- şeytan
- {i} daemon
- şeytan
- archfiend
- şeytan
- cacodemoncacodaemon
- şeytan
- tempter
- şeytan
- old scratch
- şeytan
- adversary