şekilsiz

listen to the pronunciation of şekilsiz
التركية - الإنجليزية
formless
shapeless

My life turned into a dark and shapeless living hell. - Hayatım karanlık ve şekilsiz bir cehenneme döndü.

amorphous
misshapen

Do you hate misshapen vegetables? - Şekilsiz sebzelerden nefret eder misin?

unshapely
lacking diagrams or figures
ugly, unpleasing in appearance
shapeless, amorphous; ugly
shapeless, amorphous
off form
unformed
poor geometry
(Tıp) anhistic
(Anatomi) amorph
şekil
{i} figure

I can't make out these figures. - Bu şekilleri anlayamam.

This figure is a mirror of the decrease in imports of crude oil. - Bu şekil ham petrol ithalatının azaldığının bir göstergesidir.

şekil
mold
şekil
shape

The old house was in bad shape. - Eski ev kötü bir şekildeydi.

Our political system was shaped by feudal traditions. - Siyasi sistemimiz feodal gelenekler tarafından şekillendirilmişti.

şekil
image
şekil
mould
şekil
form

I formulated it wrongly. - Onu yanlış şekilde formüle ettim.

A form appeared from over there. - Oradan bir şekil ortaya çıktı.

şekilsiz olma durumu, biçimsizlik
to be amorphous state, formlessness
şekil
pattern

Patterns of married life are changing a lot. - Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.

şekil
{i} contour
şekil
printing
şekil
format
şekil
cast
şekil
delineate
şekil
(Tıp) forme
şekil
vein
şekil
conformation
şekil
face

Mary laid on her bed, crying with her face buried into her pillow. - Mary yatağına uzandı, yüzü yastığına gömülü şekilde ağladı.

The victim's body was lying face down on the rug. - Kurbanın vücudu halı üzerinde yüzü aşağıya bakacak şekilde yatıyordu.

şekil
outline
şekil
line

At the bus stop, people waited in orderly lines, but as soon as the bus pulled up, the line broke up. - Otobüs durağında,insanlar düzgün bir şekilde sırada beklediler.Filhakika otobüs durur durmaz sıra bozuldu.

You have to read between the lines to get the most out of anything. - En iyi şekilde yararlanmak için satır aralarını iyi okumak zorundasın.

şekil
diagram
şekil
configuration
şekil
{i} wise

A wise man would not act in that way. - Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.

öz-şekilsiz
(Jeoloji) anhedral
şekil
(Hukuk) modality
şekil
turn

Tom doesn't know how things turned out this way. - Tom şeylerin bu şekilde ortaya nasıl çıktığını bilmiyor.

The plane turned sharply to the right just before it crashed. - Uçak gürültüyle yere çakılmadan hemen önce, keskin bir şekilde sağa döndü.

şekil
figure , shape
şekil
way, manner
şekil
diagram, figure, illustration
şekil
semblance
şekil
kind, sort, variety
şekil
morpho
şekil
condition, state
şekil
illustration
şekil
shape, form; diagram, figure; way, manner
şekil
eidolon
şekil
feature
şekil
figuration
şekil
effigy
şekil
shadow
şekil
model
şekil
species
التركية - التركية
Belirli biçimi olmayan (nesne)
Biçimi bozuk: "Birçok odaları ve birçok pencereleriyle bu bina biraz şekilsiz bir yalıydı."- A. Ş. Hisar
Belli ve belirli biçimi olmayan (nesne)
Biçimi bozuk, biçimsiz
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) (Şekl) Biçim, dış görünüş. Çehre. Tarz. Formül
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Geo: Bir veya daha fazla hudut vasıtasiyle mahdut ve mahsur olan şey
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Bir adamın tab' ve hevasına muvafık olan şey
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Hey'et
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Muhtelif, müşkil işlerin her biri
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Birşeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Şebih ve misil
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Edb: Aruz ıstılahında mısraların sayısına ve kafiyelerin sırasına göre ortaya çıkan şekil
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Suret. Surette benzerlik
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Gr: Yazıya nokta, hareke ve i'rab koymak
Şekil
(Osmanlı Dönemi) BÂB
şekil
Bir kavramın, düşüncenin, olayın veya işin değişik oluş biçimi
şekil
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, biçim: "Dünyayı alıp avcuna bir gün Tanrım / Avcunda bu dünyaya bir şekil ver."- A. N. Asya
şekil
Olma biçimi, durum, hâl
şekil
Anlatım biçimi: "Ne yapıp yapmış, bu havai konuşmayı röportaj şekline sokmuştu."- Y. K. Karaosmanoğlu
şekil
Bir konuyu açıklamaya yarayan resim
şekil
Biçim
şekil
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, biçim
şekil
Toplumsal bir bütünün kuruluş biçimi
şekil
Anlatım biçimi
şekil
Bir kavramın, düşüncenin, olayın veya işin değişik oluş biçimi: "Yalnızlığın şekilleri vardır, kimsesiz bir yerde yalnızlık, sosyete ve kalabalık içinde yalnızlık."- R. N. Güntekin
şekil
Bazı matematiksel varlıkların gösterilmesine yarayan resim
şekil
Davranış biçimi, tutum, yol, tarz
şekil
motif
şekilsiz
المفضلات