şekil

listen to the pronunciation of şekil
التركية - الإنجليزية
mold
figure

These figures don't add up. - Bu şekiller toplanmaz.

I figured it was easier to do it this way. - Onu bu şekilde yapmanın daha kolay olduğunu düşündüm.

shape

Some important geometric shapes are the triangle, the square, the rectangle, the circle, the parallelogram and the trapezium. - Bazı önemli geometrik şekiller üçgen, kare, dikdörtgen, daire, paralelkenar ve ikizkenar yamuktur.

Our political system was shaped by feudal traditions. - Siyasi sistemimiz feodal gelenekler tarafından şekillendirilmişti.

mould
form

Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more. - Tavşanın çabalarından etkilenen Buddha onu aya kadar yükseltti ve onu sonsuza kadar bu şekilde bıraktı.

A form appeared in the darkness. - Karanlıkta bir şekil belirdi.

image
(Hukuk) modality
turn

The plane turned sharply to the right just before it crashed. - Uçak gürültüyle yere çakılmadan hemen önce, keskin bir şekilde sağa döndü.

Hanako turned out to be a surprisingly nice person. - Hanako'nun şaşırtıcı şekilde hoş bir insan olduğu ortaya çıktı.

figure , shape
way, manner
wise

A wise man would not act in that way. - Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.

diagram, figure, illustration
semblance
kind, sort, variety
morpho
face

His face is distorted by pain. - Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.

Mary laid on her bed, crying with her face buried into her pillow. - Mary yatağına uzandı, yüzü yastığına gömülü şekilde ağladı.

condition, state
contour
illustration
shape, form; diagram, figure; way, manner
pattern

Patterns of married life are changing a lot. - Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.

printing
format
cast
delineate
(Tıp) forme
vein
conformation
outline
line

You have to read between the lines to get the most out of anything. - En iyi şekilde yararlanmak için satır aralarını iyi okumak zorundasın.

At the bus stop, people waited in orderly lines, but as soon as the bus pulled up, the line broke up. - Otobüs durağında,insanlar düzgün bir şekilde sırada beklediler.Filhakika otobüs durur durmaz sıra bozuldu.

diagram
configuration
eidolon
feature
figuration
effigy
shadow
model
species
şekil vermek
give shape
şekil vermek
mould
şekil vermek
shape
şekil vermek
mold
şekil vermek
style
şekil değiştirme
transfiguration
şekil almak
form
şekil almak
jell
şekil almak
take form
şekil almak
shape
şekil almak
take shape
şekil bozukluğu
malformation
şekil bozukluğu
deformity
şekil değiştirme
transformation
şekil değiştirme
deformation
şekil ve içerik olarak
(Ticaret) as to form and substance
şekil ve şemail
appearance
şekil verici
shaper
şekil verilebilirlik
plasticity
şekil verme
forming
şekil vermek
form
şekil vermek
give form
şekil vermek
to give form/shape (to)
şekil vermek
set
şekil vermek
stamp out
şekil vermek
dress
şekil çizmek
diagrammatize
şekil şekil
all kinds of, many different kinds of
dört üçgen yüzlü şekil
tetrahedron
şekil ver
{f} shape

Music gives sound to fury, shape to joy. - Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.

elle şekil verilmiş
fashioned
geometrik şekil
(Matematik) figure
model şekil verici
(Askeri) former
on iki yüzlü şekil
dodecahedron
otomatik şekil
(Bilgisayar) autoshapes
otomatik şekil
(Bilgisayar) an autoshape
otomatik şekil
(Bilgisayar) autoshape
şekil değiştirme
strain
şekil değiştirmek
change shape
şekil verme
(İnşaat) molding
şekil verme
(Diş Hekimliği) sculpting
şekil verme
designing
şekil verme
(Gıda) moulding
şekil vermek
give shape to
şekil vermek
body forth
şekil vermek
draw
şekil vermek
emboss
şekil vermek
chip
şekil vermek
format
şekil değiştirme
change of shape
şekil değiştirme
transitiveness
şekil değiştirme
transitivity
şekil ver
{f} shaped
şekil ver
body forth
şekil ver
gave a body to
şekil ver
give a body to
şekil ver
given a body to
şekil veren
formative
şekil vermek
hammer out
aerodinamik şekil
streamline
aerodinamik şekil
streamline shape
aynı şekil
kind

I'm sorry, I'll pay you back in kind. - Özür dilerim. Aynı şekilde sana geri ödeyeceğim.

beş yüzlü şekil
pentahedron
daha fazla otomatik şekil
(Bilgisayar) more autoshapes
dört açılı şekil
tetragon
dört yapraklı şekil
quatrefoil
dört yüzlü şekil
tetrahedron
dörtkenarlı şekil
quadrilateral
elle şekil verme
hand molding
eşkenar şekil
equilateral
garip şekil
grotesque
geometrik şekil
geometric figure
gerçek şekil
(Bilgisayar) true form
hukuki işlemlerde şekil
(Kanun) form of juristic acts
kabartma resim veya şekil
cartouch
kabartma resim veya şekil
cartouche
kafa şekil bozukluğu ve zekâ geriliği hastalığı
mongolism
kemiğin şekil bozukluğundan kırılması
osteoclasis
kolay şekil alan
waxen
kolay şekil alan
waxy
nihai şekil
final form
oniki açılı şekil
dodecagon
oniki yüzlü şekil
dodecahedron
oyma kabartmalı şekil
glyph
saça şekil vermek
hairdressing
serbest şekil
(Bilgisayar) freehand shape
standart şekil
(Askeri) standard pattern
tahtaya şekil veya resim çizerek konuşma
chalk talk
tane şekil faktörü
grain shape factor
viskoz şekil değiştirme
viscous strain
yuvarlak şekil
round shape
şekil değiştirme
transmogrification
şekil ver
shaping
şekil verme
formation
şekil vermek
mill
şekil vermek
lick into shape
التركية - التركية
Bir kavramın, düşüncenin, olayın veya işin değişik oluş biçimi
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, biçim: "Dünyayı alıp avcuna bir gün Tanrım / Avcunda bu dünyaya bir şekil ver."- A. N. Asya
Olma biçimi, durum, hâl
Anlatım biçimi: "Ne yapıp yapmış, bu havai konuşmayı röportaj şekline sokmuştu."- Y. K. Karaosmanoğlu
Bir konuyu açıklamaya yarayan resim
Biçim
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, biçim
Toplumsal bir bütünün kuruluş biçimi
Anlatım biçimi
Bir kavramın, düşüncenin, olayın veya işin değişik oluş biçimi: "Yalnızlığın şekilleri vardır, kimsesiz bir yerde yalnızlık, sosyete ve kalabalık içinde yalnızlık."- R. N. Güntekin
Bazı matematiksel varlıkların gösterilmesine yarayan resim
Davranış biçimi, tutum, yol, tarz
(Osmanlı Dönemi) BÂB
motif
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) (Şekl) Biçim, dış görünüş. Çehre. Tarz. Formül
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Geo: Bir veya daha fazla hudut vasıtasiyle mahdut ve mahsur olan şey
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Bir adamın tab' ve hevasına muvafık olan şey
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Hey'et
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Muhtelif, müşkil işlerin her biri
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Birşeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Şebih ve misil
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Edb: Aruz ıstılahında mısraların sayısına ve kafiyelerin sırasına göre ortaya çıkan şekil
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Suret. Surette benzerlik
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Gr: Yazıya nokta, hareke ve i'rab koymak
şekil bilgisi
Kelime bilgisi, morfoloji
şekil değiştirme
Transformasyon
Şekil değiştirme
(Osmanlı Dönemi) TEMESSUH
şekil
المفضلات