تعريف şartları في التركية الإنجليزية القاموس.
- şart
- condition
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
I accept, but only under one condition.
- Kabul ediyorum, ama sadece tek bir şartla.
- şartları ayarlamak
- load the dice
- şartları belirlemek
- stipulate
- şartları sağlamak
- lay down conditions
- şartları yerine getirmemek
- welch
- şartları yerine getirmemek
- welsh
- şart
- circumstance
Under the circumstances we have no choice but to surrender.
- Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
You can't say anything till you know the circumstances.
- Şartları öğrenene kadar bir şey söyleyemezsin.
- şart
- necessarily
Things that you see with your eyes are not necessarily true.
- Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.
- şart
- essential
- şart
- weather
The organisers of the marathon said that the event would go ahead, regardless of the weather conditions.
- Maraton organizatörleri, hava şartları gözetilmeksizin, organizasyonun devam edeceğini söyledi.
Due to the bad weather, the game was cancelled.
- Kötü hava şartlarından dolayı oyun iptal edildi.
- şart
- if
- şart
- string
- doğa şartları
- element
- şart
- stipulation
They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete.
- Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.
- şart
- (Hukuk) term, provision, charter, requirement
- depolama şartları
- storage conditions
- iklim şartları
- (Coğrafya) climate conditions
- pazar şartları
- (Ticaret) market conditions
- saha şartları
- (Askeri) battlefield environment
- şart
- (Kanun) charter
- şart
- imperative
Setting limits is imperative.
- Sınırları kurmak şarttır.
It is imperative that we find another way out of this situation.
- Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.
- şart
- article
- şart
- reservation
- şart
- {i} state
- alet uçuşu meteorolojik şartları; Uluslar Arası Tıp Birliği
- (Askeri) instrument meteorological conditions; International Medical Corps
- benzer şartları oluşturma
- simulation
- biyolojik çevre şartları
- (Biyoloji) biological environment
- emniyetli atlama şartları
- (Havacılık) design ejection envelope
- gerilme şartları
- stress conditions
- görerek uçuş meteorolojik şartları
- (Askeri) visual meteorological conditions
- görüş şartları
- visibility conditions
- hasar şartları
- damage conditions
- hava şartları bilgisi
- meteorology
- hayat şartları
- living conditions
- hususi mukavele şartları
- special conditions of contract
- istihdam şartları
- employment conditions
- işletme şartları
- working conditions
- konaklama şartları
- (Eğitim) residency requirements
- lisans şartları
- (Ticaret) licence license requirements
- mahkumiyet şartları
- (Hukuk) detention conditions
- mesken şartları
- (İnşaat) housing conditions
- müzakere şartları
- (Hukuk) negotiating terms
- ortam şartları
- atmospheric conditions
- pazarlama şartları
- (Ticaret) marketing conditions
- proje şartları
- design conditions
- sevkiyat şartları
- (Ticaret) shipping terms
- temel şartları
- ground conditions
- teslimat şartları
- (Askeri) delivery requirements
- zemin şartları
- ground conditions
- çalışma şartları
- working conditions
- çalışma şartları kötü işyeri
- sweatshop
- şart
- reserve
- şart
- understanding
- şart
- condition, stipulation, provision; article, clause koşul
- şart
- must
Tom must choose the second-best policy according to the circumstances.
- Tom şartlara göre, ikinci en iyi politikayı seçmeli
- şart
- proviso
- şart
- qualification
- şart
- subjunctive
- şart
- term
We sued the insurance company because it violated the terms of our policy.
- Biz sigorta şirketine poliçemizin şartlarını ihlal ettiği için dava açtık.
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.