şartlanma

listen to the pronunciation of şartlanma
التركية - الإنجليزية

تعريف şartlanma في التركية الإنجليزية القاموس.

şart
condition

Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment. - Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.

You have our permission to include our software on condition that you send us a copy of the final product. - Nihayi ürünün bir kopyasını göndermek şartıyla bizim yazılımı dahil etmeniz için iznimiz var.

şart
circumstance

Tom's doing a good job under very difficult circumstances. - Tom çok zor şartlar altında iyi bir iş yapıyor.

Under the circumstances we have no choice but to surrender. - Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.

şart
necessarily

Things that you see with your eyes are not necessarily true. - Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.

şart
essential
şart
weather

Due to the bad weather, the game was cancelled. - Kötü hava şartlarından dolayı oyun iptal edildi.

The organisers of the marathon said that the event would go ahead, regardless of the weather conditions. - Maraton organizatörleri, hava şartları gözetilmeksizin, organizasyonun devam edeceğini söyledi.

şart
if
şart
string
şart
stipulation

They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete. - Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.

şart
(Hukuk) term, provision, charter, requirement
şart
(Kanun) charter
şart
imperative

It is imperative that we find another way out of this situation. - Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.

Setting limits is imperative. - Sınırları kurmak şarttır.

şart
article
şartlanmak
conditioned
şart
reservation
şart
{i} state
şart
reserve
şart
understanding
şart
condition, stipulation, provision; article, clause koşul
şart
must

Tom must choose the second-best policy according to the circumstances. - Tom şartlara göre, ikinci en iyi politikayı seçmeli

şart
proviso
şart
qualification
şart
subjunctive
şart
term

I'll agree to the terms if you lower the price. - Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.

We sued the insurance company because it violated the terms of our policy. - Biz sigorta şirketine poliçemizin şartlarını ihlal ettiği için dava açtık.

şartlanmak
(for something ritually unclean) to be cleansed by being washed three times in succession
şartlanmak
to be conditioned koşullanmak
şartlanmak
(Konuşma Dili) to be given a good washing or scrubbing
şartlanmak
psych. to be conditioned, be trained to respond in a certain way
التركية - التركية
Önceden belirlenmiş şartlara göre uygun duruma gelinme işi
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Yemin
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Gr: Biri diğerine bağlı olan iki cümle hakkında delâlet edilen; yâni mütevakkıf aleyhe delâlet eden diğer cümleye cezâ denir. Meselâ: "Haber verirsen, ben de gelirim" cümlesinde "Haber verirsen" cümlesi şart, "ben de gelirim" cümlesi ise cezâdır. Bunlara "cezâ cümlesi, şart cümlesi" de denir. Başka tabirle "cümle-i şartiye" ve "cümle-i cezâiye" denir
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Bir kısım muamelelerde lüzumlu olan hüküm. Bir şeyin olması ona bağlı olan şey
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Hal, vaziyet
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Kayıt. Bir iş için mutlaka lüzumlu olan husus
Şart
kayıt
Şart
koşul
Şart
(Osmanlı Dönemi) KAYD
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul: "İster istemez bu şartlara boyun eğecekti."- F. R. Atay
şartlanmak
Şartlama işi yapılmak. Önceden belirlenmiş şartlara göre uyarlanmak, koşullanmak
şartlanmak
Önceden belirlenmiş şartlara göre uyarlanmak, koşullanmak
şartlanmak
Şartlamak işi yapılmak
şartlanma
المفضلات