şartlı

listen to the pronunciation of şartlı
التركية - الإنجليزية
conditional
provisory
(something ritually unclean) which has been cleansed by being washed three times in succession
subject to or dependent on certain conditions, conditional
conditional, conditioned koşullu
contingent
conditioned
psych. conditioned to respond in a certain way, conditioned
on approval
qualified
şart
condition

Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment. - Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.

I will do it on the condition that you help me. - Bana yardım etmen şartıyla onu yaparım.

şartlı ödeme emri
(Denizcilik) Conditional pay-order
şartlı olarak teslim olma
capitulation
şartlı tahliye etmek
parole
şartlı tasarruf (miras)
tail
şartlı muafiyet sistemi
(Ticaret) suspension system
şartlı tahliye
Parole
şartlı olarak
conditionally
şartlı refleks
conditioned reflex koşullu tepke
şartlı refleks
conditioned reflex
şartlı refleksin yitimi
disinhibition
şartlı salıverme
conditional discharge
şartlı tahliye edilen mahkum
parolee
şartlı tasarruf
(miras) tail
şart
circumstance

Under the circumstances we have no choice but to surrender. - Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.

You can't say anything till you know the circumstances. - Şartları öğrenene kadar bir şey söyleyemezsin.

şart
necessarily

Things that you see with your eyes are not necessarily true. - Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.

şart
essential
şart
weather

The organisers of the marathon said that the event would go ahead, regardless of the weather conditions. - Maraton organizatörleri, hava şartları gözetilmeksizin, organizasyonun devam edeceğini söyledi.

Due to the bad weather, the game was called off. - Kötü hava şartları nedeniyle oyun iptal edildi.

şart
if
şart
string
şart
stipulation

They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete. - Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.

şart
(Hukuk) term, provision, charter, requirement
şart
(Kanun) charter
şart
imperative

It is imperative that we find another way out of this situation. - Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.

Setting limits is imperative. - Sınırları kurmak şarttır.

şart
article
şart
reservation
şart
{i} state
iki yıllık şartlı erteleme
suspended sentence of two years
otoyolda şartlı şerit
car pool lane
şart
reserve
şart
understanding
şart
condition, stipulation, provision; article, clause koşul
şart
must

Tom must choose the second-best policy according to the circumstances. - Tom şartlara göre, ikinci en iyi politikayı seçmeli

şart
proviso
şart
qualification
şart
subjunctive
şart
term

I'll agree to the terms if you lower the price. - Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.

According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st. - Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.

التركية - التركية
Şartlanmış (şey)
Şartlanmış olan, koşullu
Şarta bağlı, koşullu
Şart etmiş olan (koca)
Şarta bağlı, koşullu. Şartlanmış (şey). Şartlanmış olan, koşullu. Şart etmiş olan (koca)
Koşullu
şartlı birleşik cümle
Bir esas cümle ile bu esas cümleye bağlı, fiili -sa / -se ekini almış yan cümlenin oluşturduğu anlatım birliği
şartlı birleşik zaman
Belli bir zaman eki almış yükleme -sa /-se şart eki getirilerek oluşturulan şekil: vb
şartlı refleks
bakınız: koşullu tepke
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Yemin
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Gr: Biri diğerine bağlı olan iki cümle hakkında delâlet edilen; yâni mütevakkıf aleyhe delâlet eden diğer cümleye cezâ denir. Meselâ: "Haber verirsen, ben de gelirim" cümlesinde "Haber verirsen" cümlesi şart, "ben de gelirim" cümlesi ise cezâdır. Bunlara "cezâ cümlesi, şart cümlesi" de denir. Başka tabirle "cümle-i şartiye" ve "cümle-i cezâiye" denir
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Bir kısım muamelelerde lüzumlu olan hüküm. Bir şeyin olması ona bağlı olan şey
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Hal, vaziyet
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Kayıt. Bir iş için mutlaka lüzumlu olan husus
Şart
kayıt
Şart
koşul
Şart
(Osmanlı Dönemi) KAYD
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul: "İster istemez bu şartlara boyun eğecekti."- F. R. Atay
şartlı
المفضلات