üzuntü

listen to the pronunciation of üzuntü
التركية - الإنجليزية

تعريف üzuntü في التركية الإنجليزية القاموس.

üzüntü
sadness

Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch. - Chris, Beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.

Tom was unable to conceal his sadness. - Tom üzüntüsünü gizleyemedi.

üzüntü
worry
üzüntü
sorrow

Neither joy nor sorrow can last forever. - Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir.

Joy was mingled with sorrow. - Joy üzüntüden altüst olmuştu.

üzüntü
grief

Friendship redoubles joy and cuts grief in half. - Dostluk sevinci ikiye katlar ve üzüntüyü yarıda keser.

The girl was overcome with grief. - Kız üzüntüye yenik düştü.

üzüntü
chagrin
üzüntü
worry, trouble, care, sorrow, distress, grief, gloom, agitation, affliction, regret, tribulation, woe
üzüntü
straits
üzüntü
distress
üzüntü
distress; unhappiness, sorrow, sadness
üzüntü
regret

The loss of his mother brought him sorrow and regret. - Annesinin kaybı ona üzüntü ve pişmanlık getirdi.

She showed her regret over the serious mistake. - O ciddi bir hata üzerinde üzüntüsünü gösterdi

üzüntü
woe
üzüntü
mopes
üzüntü
dejection
üzüntü
strait
üzüntü
trouble
üzüntü
care

Cares and worries were pervasive in her mind. - Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.

Cares and worries were pervasive in her mind. - Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.

üzüntü
hurt
üzüntü
slough
üzüntü
fret
üzüntü
affliction
üzüntü
desolation
üzüntü
disturbance
üzüntü
unhappiness
üzüntü
damp
üzüntü
annoy
üzüntü
gloom
üzüntü
worriment
üzüntü
discomfort
üzüntü
stew
üzüntü
cross
üzüntü
dumps
üzüntü
agitation
üzüntü
depressant
üzüntü
twinge
üzüntü
sad

She helped him overcome his sadness. - Üzüntüsünü yenmesi için ona yardım etti.

Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch. - Chris, Beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.

üzüntü
spite
üzüntü
regretfulness
üzüntü
elastic
üzüntü
disquiet
üzüntü veren
The distress
üzüntü vermek
to regret
üzüntü duymak
feel badly about
üzüntü duymak
feel bad about
üzüntü ile dökülen gözyaşları
scalding tears
derin üzüntü
heartbreak
sıkıntı üzüntü
distress
التركية - التركية

تعريف üzuntü في التركية التركية القاموس.

üzüntü
Olması istenmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği
üzüntü
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür: "Sesinde bir üzüntü, hatta bir sitem sezdim."- A. Gündüz
üzüntü
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür
Üzüntü
dert
Üzüntü
üzünç
üzüntü
(Osmanlı Dönemi) keder
üzüntü
(Osmanlı Dönemi) esef
üzüntü vermek
bkz: üzmek
üzuntü
المفضلات