üzre

listen to the pronunciation of üzre
التركية - الإنجليزية

تعريف üzre في التركية الإنجليزية القاموس.

üzere
at
üzere
for the purpose of
üzere
according to

According to the weather forecast, there'll be more rain on the way. - Hava tahmini göre, daha fazla yağmur gelmek üzere.

üzere
due
üzere
bordering on
üzere
about to

When I arrived at the station, the train was just about to leave. - İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

She was just about to take a bath when the bell rang. - Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.

üzere
on the point of, on the brink of, on the verge of; (just) about to; on condition of; (in order) to; according to; for the purpose of
üzere
as, just as: Meltem'in dediği üzere Tunç geç kaldı. Tunç was late, as Meltem had said he would be
üzere
on the brink of
üzere
on condition that, on the understanding that: Pazartesiye kadar geri vermek üzere sana yirmi bin lira veririm. I'll loan you twenty thousand liras on condition that you pay it back by Monday
üzere
on the verge of

He was just on the verge of going to sleep. - O, tam uyumak üzereydi.

Tom could see that Mary was on the verge of crying. - Tom Mary'nin ağlamak üzere olduğunu görebiliyordu.

üzere
in accordance with: âdeti üzere in accordance with his custom
üzere
to, for the purpose of: Antalya'ya gitmek üzere yola çıktı. He set out for Antalya. İstanbul'a inmek üzere vapura bindi. She boarded the steamer to go down to Istanbul
üzere
on the point of, just about to: dem gitmek üzereyken when dem was just about to go
üzere
being: Bu bahçede çoğu portakal olmak üzere elli ağacım var. I have fifty trees in this grove, most of them oranges
üzere
verge

He was just on the verge of going to sleep. - O, tam uyumak üzereydi.

Liisa was on the verge of tears. - Liisa ağlamak üzereydi.

التركية - التركية
bakınız: üzere
üzere
Yakın olmayı, yakınlaşmayı anlatır: "Bu yangın kalbimizde başlıyorsa, yani ümitsiz bir aşka düşmek üzere olduğumuzu hissedersek ne yapalım?"- R. N. Güntekin
üzere
Yakın olmayı, yakınlaşmayı anlatır
üzere
Gibi, bu yolda, bu biçimde
üzere
Bir amacı anlatır: "Müzakere bitince üç dört gün sonra gene evde buluşmak üzere ayrıldılar."- P. Safa. Şartı anlatır
üzere
Bir amacı anlatır
üzere
Gibi, (bu) yolda, (bu) biçimde
üzere
Şartı anlatır
üzre
المفضلات