تعريف üzerine في التركية الإنجليزية القاموس.
- above
Place the bread and butter plate above the fork.
- Çatalı ekmek ve tereyağı tabağı üzerine koy.
Skirts this year reach a few centimeters above the knees.
- Bu yıl etekler dizin birkaç santimetre üzerine çıkıyor.
- upon
The rain fell soundlessly upon the jungle.
- Yağmur ormanın üzerine sessizce düştü.
Parents try to impress upon their children the importance of honesty and hard work.
- Ebeveynler çocuklarını dürüstlük ve sıkı çalışmanın önemi üzerine etkilemeye çalışıyorlar.
- over
Helen's forum experienced an irreconcilable schism over whether to use one or two oven mitts.
- Helen'in forumu bir veya iki fırın eldiveni kullanılıp kullanılmayacağı üzerine uzlaşmaz bir bölünme yaşadı.
He wept over his daughter's death.
- Kızının ölümü üzerine ağladı.
- onto
Tom stepped onto the bathroom scales.
- Tom banyo tartısı üzerine çıktı.
He folded the papers and threw them onto the table.
- O, kağıtları katladı ve masanın üzerine attı.
- on, onto, over; about
- on
- on to
For my breakfast today: fried egg on toast with cheese.
- Bugünkü kahvaltım: peynirli tost üzerine sahanda yumurta.
The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.
- Uçuş görevlisi yanlışlıkla Tom'un üzerine biraz sıcak kahve döktü.
- about
Tom gave a five-minute presentation about the influence of the Vikings on world history.
- Tom, Vikingler'in dünya tarihine etkileri üzerine beş dakikalık bir sunum yaptı.
Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.
- Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen.
- on of
- apon
- atop
- üzerine titremek
- coddle
- üzerine yüklemek
- put on
- üzerine almak
- take on
- üzerine toplamak
- clot
- üzerine yürümek
- tread on
- üzerine çekmek
- To take on
- üzerine çökmek
- come over
- üzerine almak
- arrogate to oneself
- üzerine almak
- take upon oneself
- üzerine almak
- to undertake
- üzerine atlamak
- jump at
- üzerine atlamak
- leap at
- üzerine atmak
- lay smth. at one's door
- üzerine atılmak
- dart at smb
- üzerine atılmak
- round on
- üzerine atılmak
- throw oneself at smb
- üzerine bahse girmek
- back
- üzerine bahse girmek
- put on
- üzerine basmak
- to tread on
- üzerine basılarak karşıya geçilen taş
- stepping-stone
- üzerine başka resim yapmak
- repaint
- üzerine boyamak
- to overdye, to cross-dye
- üzerine düşen
- incumbent
- üzerine düşeni yapmak
- do one's part
- üzerine düşeni yapmak
- act one's part
- üzerine düşeni yapmak
- do one's bit
- üzerine düşmek
- fall over backwards
- üzerine düşmek
- a) to persist, to to press b) to dote on, to cosset
- üzerine eğilmek
- lean over
- üzerine fonksiyon
- surjection
- üzerine geçirmek
- overspread
- üzerine geçirmek
- throw on
- üzerine gitmek
- clamp down
- üzerine inşaa etmek
- overbuild
- üzerine inşaat yapılmamış
- unbuilt on
- üzerine kapıyı kilitlemek
- lock in
- üzerine köprü kurmak
- span
- üzerine oturmak
- sit on
- üzerine oynamak
- place one's stakes on
- üzerine oynanmamış
- (at) unbacked
- üzerine oynanmamış at
- unbacked horse
- üzerine parlamak
- shine upon
- üzerine salmak
- set
- üzerine sarkmak
- overhang
- üzerine serpmek
- dredge
- üzerine su serpmek
- douse
- üzerine sünger çekmek
- draw the curtain over smth
- üzerine sürmek
- overlay
- üzerine sıçmak
- shit on [sl.]
- üzerine titremek
- dote
- üzerine titremek
- cocker
- üzerine titremek
- spoonfeed
- üzerine titremek
- to treasure, to dote on, to cosset
- üzerine titremek
- fuss
- üzerine titreyen
- devoted
- üzerine titreyen
- jealous of
- üzerine titreyerek büyütmek
- cocker up
- üzerine tutmak
- play on
- üzerine tutmak
- play upon
- üzerine yapıştırmak
- paste on
- üzerine yapıştırmak
- (afiş) post over
- üzerine yatmak
- overlie
- üzerine yayılmak
- suffuse
- üzerine yemin etmek
- swear by
- üzerine yemin etmek
- swear to
- üzerine yeniden basmak
- overprint
- üzerine yerleştirmek
- mount
- üzerine yıkılmak
- tumble down over
- üzerine çift nokta koymak
- (harf) umlaut
- üzerine çökmek
- (korku vb.) sweep over
- üzerine çökmek
- hang over
- üzerine çıkarmak
- set up
- üzerine çıkmak
- mount
- istek üzerine
- on request
- sipariş üzerine yapılmış
- custom made
Have you ever had anything custom made?
- Hiç sipariş üzerine yapılmış bir şey yedin mi?
- üstüne/üzerine basmak
- to hit the nail on the head
- üzerine düşmek
- dote on
- üzerine yık
- inflict on
- bu durum üzerine
- therefore
- bu durum üzerine
- so that
- bunu üzerine
- thereupon
- bunun üzerine
- with that
We can't help Tom with that.
- Bunun üzerine Tom'a yardım edemeyiz.
- bunun üzerine
- hereon
- bunun üzerine
- then
- bunun üzerine
- so
- fare üzerine geldiğinde
- (Bilgisayar) mouse over
- istek üzerine
- by request
- istek üzerine
- (Ticaret) at the request
- istek üzerine bağlantı
- (Bilgisayar) dial on demand
- onun üzerine
- at that
- oran üzerine
- (Ticaret) prorata
- talep üzerine
- upon request
- talep üzerine
- on-demand
- üzerine düşmek
- cosset
- üzerine düşmek
- persist
- üzerine düşmek
- (deyim) bend over backwards
- üzerine eğilmek
- involve oneself in
- üzerine titremek
- fuss over
- üzerine titremek
- dote upon
- üzerine titremek
- dote on
- üzerine titremek
- cherish
- üzerine titremek
- overindulge
- üzerine kon
- alight on
- üzerine titre
- fuss over
- üzerine titremek
- cosset
- üzerine titremek
- handle with kid gloves
- birbiri üzerine
- on each other
- gözleri üzerine çekmek
- To take on the eyes
- sorumluluğu üzerine almak
- Undertake responsibility
- yoğun istek üzerine
- On great request, upon great demand
- üzerine düşen
- falling over
- üzerine düşen
- fallen on
- üzerine düşmek
- fall over
- üzerine gitmek
- to go over it
- üzerine titremek
- treasure
- anıt üzerine kazınmış eski yazıt
- epigram
- arka ayakları üzerine kalkma
- dead set
- arka ayakları üzerine kalkmış
- rampant
- arzu üzerine
- on request
- bunun üzerine
- therewith
- bunun üzerine
- whereupon
- bunun üzerine
- hereupon
- bunun üzerine
- upon this
- bunun üzerine
- thereupon
Thereupon he let the cat out of the bag.
- Bunun üzerine baklayı ağzından çıkardı.
- bunun üzerine
- thereon
- bunun üzerine baş harflerimi yazdırmak istiyorum
- I want my initials on this
- bunun üzerine ismimi yazdırmak istiyorum
- I want my name on this
- bunun üzerine soyadımı yazdırmak istiyorum
- I want my surname on this
- bunun üzerine then, so
- (...dan)
- burnu üzerine dikilmek
- nose over
- burnu üzerine çakılmak
- nose over
- ceket yakası üzerine dönen gömlek yakası
- eton collar
- dikkatleri üzerine çekmek
- to make a big splash
- dört ayak üzerine düşmek
- to land on one's feet, to fall on all fours
- gövde üzerine iniş
- belly landing
- gövde üzerine inmek
- (uçak) pancake
- harfin üzerine konan iki nokta
- dieresis
- harfin üzerine koyulan çift nokta
- umlaut
- ilk intiba üzerine
- (Hukuk) prima facie
- ipek üzerine yapılan japon resmi
- kakemono
- istek üzerine
- by request (of sb), at the request of sb
- istek üzerine ikmal
- (Askeri) supply by requisition
- istek üzerine yükle
- (Bilgisayar) load on demand
- isteği üzerine
- upon request
- isteği üzerine
- at sb's request, at the request of sb
- ithalat ve ihracat üzerine hükümetin koyduğu vergi
- (Hukuk) tariff
- kabahati birinin üzerine atmak
- to lay the blame on sb
- kabahati üzerine almak
- to bear the blame
- kabahati üzerine almak
- carry the can
- kanat üzerine yıkılarak yapılan dönüş
- wingover
- kapı üzerine asılan süs
- lambrequin
- kapının üzerine tuzak kurmak
- booby trap
- kuran'ın üzerine yemin etmek
- swear on the Koran
- kâğıt üzerine koymak
- to put (something) in writing
- kâğıt üzerine koyulan ağırlık
- letterweight
- lâm üzerine sürülen madde
- smear
- lütfen üzerine alınma
- please take no offence
- namusum üzerine
- on my honor
- namusum üzerine
- upon my word
- namusum üzerine
- upon my honor
- numune üzerine satım
- (Kanun) sale by sample
- numune üzerine satış
- (Ticaret) sale by sample
- numune üzerine satış
- (Ticaret) sale according to pattern
- onun üzerine
- thereon
- parmakını yaranın üzerine basmak
- to put one's finger on the real problem
- proxy üzerine yazar
- (Bilgisayar) proxy override
- raf üzerine asılan süs
- lambrequin
- rica üzerine
- by request
- sert içkinin üzerine içilen hafif içecek
- chaser
- sesli harf üzerine konan aksan işareti
- acute accent
- sesli harfin üzerine koyulan iki nokta işareti
- diaeresis
- sipariş üzerine yapılmış
- custom built
- sipariş üzerine yapılmış
- custom
Have you ever had anything custom made?
- Hiç sipariş üzerine yapılmış bir şey yedin mi?
- sipariş üzerine yazan yazar
- hack writer
- sipariş üzerine yazı yazmak
- hack
- suç üzerine film
- noir
- suçu üzerine atmak
- to lay sth at sb's door
- söz vermesi üzerine
- on parole
- talep üzerine
- on demand
- talimat üzerine
- on instruction
- talimat üzerine
- upon instruction
- tehlikeli işi üzerine almak
- bell the cat
- yem üzerine dökerek uygulama
- (Tıp) top-dressing use
- yolculuk üzerine carter
- (Ticaret) voyage charter
- yunan ve lâtin edebiyatı üzerine çalışma
- humanities
- yükümlülükleri üzerine almak
- (Hukuk) take on the obligations
- yükümlülüğü üzerine almak
- take charge of
- zayıf temeller üzerine kurulmuş
- built on sand
- zırh üzerine giyilen cüppe
- surcoat
- çirkefe taş atmak/çirkefi üzerine sıçratmak
- to provoke an insolent person
- çürük temel üzerine kurmak
- build on sand
- öfkesini üzerine çekmek
- incur smb.'s displeasure
- üstüne/üzerine
- 1. on, on top of: Elbisesinin üstüne sürdü. She rubbed it on her dress. 2. on, on the subject of, dealing with: Kırım Savaşı üstüne bir tez hazırlıyor. She's preparing a thesis on the Crimean War. 3. on top of, right after: Baklavanın üstüne işkembe çorbası içilir mi? Does one have tripe soup right after one's eaten baklava? 4. upon (one's honor, one's good name): şerefim üstüne upon my honor. 5. better than, superior to: Kendi dalında Ali'nin üstüne yok. Ali's tops in his field. Senin üstüne yok, vallahi! By George, you take the cake! 6. on (someone's) account: Rahmi, biraları benim üstüme yaz! Put the beers on my account, Rahmi!
- üstüne/üzerine almak
- 1. to take the responsibility of (doing something), take (something) upon oneself. 2. to take (a remark, an action) as being directed against oneself
- üstüne/üzerine atmak
- to impute (a misdeed or crime) to (someone)
- üstüne/üzerine bir bardak (soğuk)
- su içmek (Konuşma Dili) to give up all hope of getting (something that one has lent) back, kiss (something) goodbye
- üstüne/üzerine düşmek
- 1. to fuss over, make a fuss over, shower attention on (someone). 2. to bother, pester. 3. to throw oneself into (a job), work hard at (a job)
- üstüne/üzerine evlenmek
- to marry again when one already has (someone) as a wife
- üstüne/üzerine gelmek
- 1. (for someone) to turn up or appear right when (something is being done or discussed). 2. to walk towards (someone) intending (or as if he intends) t
- üstüne/üzerine geçirmek/geçirtmek
- 1. to have (a piece of property) registered in one's own name. 2. to have (an adopted child) registered under one's own surname, cause (an adopted child) to bear one's own surname
- üzerine düşen
- doting
- üzerine düşmek
- {f} light
- üzerine düşmek
- {f} devolve
- üzerine gitmek
- face it out
- üzerine titre
- cosset
- üzerine yık
- inflicton
- ıncil üzerine yemin etmek
- swear on the Bible
- şerefim üzerine
- on my honor
- şerefim üzerine
- upon my word