The children were on the verge of crying.
- Çocuklar ağlamak üzereydi.
Liisa was on the verge of tears.
- Liisa ağlamak üzereydi.
I was about to leave my house when she rang me up.
- O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim.
When I arrived at the station, the train was just about to leave.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
According to the weather forecast, there'll be more rain on the way.
- Hava tahmini göre, daha fazla yağmur gelmek üzere.
Liisa was on the verge of tears.
- Liisa ağlamak üzereydi.
She was on verge of fainting.
- O, bayılmak üzereydi.
Has Ken left Japan for good?
- Ken Japonya'dan geri dönmemek üzere mi ayrıldı?
Has Jane left Japan for good?
- Jane, geri dönmemek üzere Japonya'yı terk etti mi?